Talat Paşa’nın katli: Türkiye basınında nasıl karşılandı?

Zeki Sarıhan Independent Türkçe için yazdı

İttihat ve Terakki Fırkası'nın Enver ve Cemal Paşa ile birlikte üç önemli şahsiyetinden biri olan Talat Paşa, 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na girilmesine karar verenlerden biridir.

O tarihte ve 1915 Tehcir Kararı alındığında Dâhiliye Nazırı idi. 1917’de Veziriazam oldu ve savaşın yenilgiyle sonuçlanması üzerine de diğer bazı arkadaşlarıyla 1 Kasım 1918’de bir Alman denizaltısıyla ülkeden kaçtı. Kimlik değiştirerek Almanya’da yaşamaya başladı.

Talat Paşa, 15 Mart 1921 günü, kendisini izleyen ve onu öldürmek için yaşadığı apartmanın karşısında bir daire tutmuş olan Soğomon Tehliryan adında bir Emeni genç tarafından, caddede yürürken tabanca kurşunlarıyla katledildi.

üBerlin 3 Numaralı Eyalet Mahkemes'inde görülen bu cinayet davası, sıradan bir cinayet mahkemesi dışına taşarak 1915 tehcir tanıklarının anlattıklarının tartışıldığı bir platforma dönüştü.

Tehliryan, 1915’te ailesinin, gözleri önünde nasıl katledildiğini anlattı ve Talat Paşa’yı öç almak için öldürdüğünü söyledi. Mahkeme, beraatına karar verdi.

Mahkeme tutanakları, tehcirin tanığı Arnim T Wegner tarafından 1921’de yayımlandı. Eser Türkçe'de ilk kez Doğan Akhanlı tarafından “Talat Paşa Davası Tutanaklar” adıyla 2003’te yayımlandı. (Belge Yayınları, 181 sayfa)

Böyle bir cinayetin dünya politik çevrelerinde olduğu gibi Türkiye halkında da yankısız kalması düşünülemez. Bu olayın Türkiye basınında nasıl yer aldığını araştırdım.

İlk haberler…

Talat Paşa’nın katliyle ilgili Türkiye basınında çıkan ilk haber, Vakit ve Akşam gazetelerinde 17 Mart 1921 günü yer aldı.

Akşam gazetesi “TALAT PAŞA’YI BİR ERMENİ ÖLDÜRDÜ-Katil ırkının intikamını almak için katlettiğini söylüyor. Talat Paşa’nın yanında bulunan refikasının da yaralandığı söyleniyor” başlığı ile 16 Mart’ta Berlin’den THR ajansının verdiği haberi birinci sayfasının ilk iki sütununda verdi.

Haber şöyledir:

Talat Paşa, iki seneden beri refikası ile birlikte idi. Polis ve Alman memurları kendisinin hüviyetini bilmiyorlardı. 

Katil 21 yaşında İran’ın Salman şehrinde Soğomon Tehliryan isminde bir Ermeni’dir. Katil ahali tarafından ciddi surette fena muameleye maruz kalmıştır. 

Sorgusunda kısa surette: Talat Paşa’yı onun emriyle öldürülen ırkımın intikamını almak için katlettim, demiş ve Talat Paşa’yı iki seneden beri takip etmekte olduğunu ve Berlin’e kendisini öldürmek kararıyla geçen ocak ayında geldiğini beyanla zevcesinin refakat ettiğini ve onun da yaralanmış olduğunu tekzip ediyorlar. 1


Ahmet Emin Yalman yönetimindeki Vakit gazetesinin 17 Mart tarihli sayısında, haber birinci sayfanın 6'ncı sütununda, Talat Paşa’nın bir fotoğrafıyla 5 satırlık bir haber olarak yer almıştır:

Talat Paşa, Berlin’deki İkametgâhı Önünde Katledildi. Amerika Ajansı’nın verdiği habere göre, Talat (Paşa), dün sabah Berlin’deki ikametgâhı önünde gezerken esmer yüzlü bir genç kendisine yaklaşarak omzuna dokunmuş, Talat’ın yüzünü gören genç taammüden vurup öldürmüştür. 2


Gazete, haberin diğer gazetelerde de görülen daha geniş biçimini 18 Mart’ta verecektir:

TALAT (PAŞA)-Katil Tehliryan İsminde Ermenidir. 3


Bu ilk haberden sonra Berlin’den daha geniş haberler gelmeye ve gazetelerde yorumlar görülmeye başlandı. 

“Bir Fatiha’yı esirgemeyelim”

18 Mart 1921 tarihli “milliyetperver” Vahdet gazetesinde Etem Ruhi, 22 satırlık başyazıda, gazetelerin Talat Paşa lehine yazı yazmamalarından yakınarak şöyle demektedir:

Onun hiç iyiliğini görmedim. Buna rağmen bugünkü şehitlik suretinden üzülmedim diyemem. Merhumun bu şekilde şehadeti her halde Türk kalbi taşıyan bir kimseyi dilşat edemez. Bilakis derin, çok derin bir üzüntü ve fikre sevk eder.

Talat ölmeden evvel ölmüş bir inkılâp adamıydı. Allah rahmet etsin dememeyi Türk mertliğine yakıştıramıyorum. Anasının, babasının, milletinin intikamını almak için ta Berlin’e kadar gidip Talat Paşa’yı katleden Ermeni genci, kendi açısından ve cesaretinden dolayı nasıl takdire şayan ise Türk gençliği, Türk mertliği de Talat gibi millî duygularla sivrilmiş bir vatanperveri için hiç olmazsa bir Allah rahmet etsin demekten uzak kalamaz.

Malum ya kanaat hürdür, muhteremdir. Hiç değilse kanaatinden dolayı tahkir ve tezyif edilemez. Ben de bundan istifade kendi hesabıma Talat’a bir Fatihai şerife hediye ediyorum. 4


Gazetenin 3'ncü sayfasında Tehliryan hakkında Verçinlar (?) gazetesinin yazdıkları aktarılarak onun Kemah’ta tanınmış bir aileden olduğu, anasının ve babasının Harbiumumi’de öldüğü, kardeşi ve hemşiresinin hayatta ve Avrupa’da olduğu, savaş sırasında Erzurum’da gönüllü yazıldığı, ardından ünlü Heradak birliğine girerek yaverlik yaptığı, savaştan sonra İstanbul’a gelerek öğrenim için Almanya’ya gittiği bilgisi verilmiştir. 5

Konu hakkında ilk kez yayın yapan İleri gazetesinin 18 Mart 1921 tarihli sayısında THR’nin ilk haberi verilerek buna Talat Paşa’nın bir özgeçmişi eklenmiştir. 6

18 Mart 1921 tarihli Vakit, “TALAT PAŞA-Katil Tehliryan isminde bir Ermeni’dir” başlığı altında ilk verdiği habere ek olarak THP ajansından 16’da gelen bilgileri vermiştir. 

20 Mart 1921 tarihli 4 gazetede olayla ilgili haber ve yorumlara rastlıyoruz. 

Vakit, Le Journal D’Orient gazetesinin Talat Paşa’nın belki de en son olan mektubunu yayımladığını haber vererek onun eski elçilerden biri olan Şefkati Bey’e yazdığı 8 Mart 1921 tarihli bu mektubu aktarmıştır.

Talat Paşa bu mektupta, parasızlıktan yakınmakta ve annesine yardım ettiği için teşekkür etmektedir.

Mösyö V’den yeni bir avans istediğini anlatarak, nişanlarının satılarak paraya çevrilmesini istemektedir.

Haberde Journal d’Orient gazetesinin bir açıklaması da yer almıştır: Talat Paşa’nın Berlin’de yerleşmiş bir akrabası olan Asım Gobni, Talat Paşa’nın annesini görmek ve işleriyle ilgilenmek üzere son zamanlarda İstanbul’a gelmiş ve bir hafta önce Berlin’e dönmüştür. 7

Bir Ermeni gazetesinin yazdıkları

20 Mart tarihli İleri, “Ermeni Gazetelerinin Fikirleri” başlığı altında Jogorrad gazetesinin yazdıklarını aktarıyor.

Gazetenin başyazısı, Talat Paşa’nın İttihat ve Terakki’nin en önemli simalarından biri olduğunu ve Meşrutiyet’in yerleşmesinde mühim bir rol üstlendiğini itiraf ettikten sonra onun vatan sevgisiyle dolu olarak siyasete başladığını, fakat mensup olduğu milletin en zalim tarih devresine bağlı kalacağını, demokratiklik vaadiyle yabancıların, Rumların ve Ermenilerin de güvenini kazanmayı başardığını, eşit olarak Müslüman veya Hıristiyan milyonlarca kurban tarafından telin edilerek hayatının sonuna eriştiğini belirtikten sonra şöyle devam etmektedir:

Bunun sebep ve hikmeti şudur: Talat ve emsali biraz cüret ile ve biraz da talihin yardımlarıyla en yüksek mevkilere erdikten sonra kendi memleketlerinin kuvvetini ve siyasiyat ilminin icabatına iyice vakıf olmadıkları halde yalnız Türkiye’nin değil belki bütün Şarkın tarihi kendileriyle beraber başlamakta olduğunu zan ve zehabında bulunmuşlardır.

Kaçınılamayacak zorluklarla karşılaştıkları zaman bir komiteci gibi düşündüler ve hareket ettiler. Siyasi muhaliflerini katlettirdiler. Yakın ve uzak, büyük ve küçük devletlerle harbe giriştiler.

Son fırsatta memlekette muhtelif ırk ve mezheplere mensup ahalisini Ermeni, Rum, Arap ve Lübnanlıyı tehcir etmeyi unutmadılar. Meseleyi, istikbalin açısından tetkik ve muhakeme ettiğimiz tekdirde Talat’ın belki Ermenilere, Türklere olduğu kadar zarar vermediğini teslim ve itiraf etmek lazım gelir.

İşte bu sebeple kendi memleketinin hakiki menfaatlerini idrak etmiş olan Türklerin bu maktul sadrı esbakı (eski başbakanı) iyi bir devlet adamı sayacaklarını zannetmiyoruz.


Gazete Ermenice ve Rumca gazetelerle aynı mahiyetteki Türkçe gazetelere bir öğütte bulunmaktadır:

Tarihin Harbiumumi devri henüz kapanmadığı için bu devirle ilgili şahıslar hakkında hüküm vermekte ihtiyatlı olmak gerekir. Tarih onun iyiliklerini ve kötülüklerini sayacak, hakkında doğru veya yanlış hükümlerini verecektir. Fakat ona karşı hiçbir zaman kayıtsız kalmayacaktır.

Osmanlı tarihi, zaten padişahlardan sonra en büyük önemi sadrazamlara verecektir. Talat Paşa, küçük bir posta memuru iken sadrazam olmuştur. Sadrazam olmasaydı bile tarih ona uzun sayfalar ayıracaktı. Talat Paşa 10 Temmuz inkılâbının en önemli yapıcılarından biri ve belki de başlıcasıdır.


Onu ve İttihat Terakki tarihini iyi tanıdığı anlaşılan yazar,  bundan sonra Talat Paşa’nın dedesi ve babası, öğrenimi ve İttihat ve Terakki’deki çalışmaları hakkında bilgi vermektedir. 8 

Yenigün habere inanmıyor!

İki Ankara gazetesi, Hâkimiyeti Milliye ve  Anadolu’da Yenigün gazeteleri, Talat Paşa’nın öldürülmesi haberini ancak 20 Mart günü yazmışlardır. 

Yunus Nadi’nin sahibi olduğu Anadolu’da Yenigün, birinci sayfasından “KARA BİR HABER” başlığı altında şehadet haberini ihtiyatla kaydettiği Talat Paşa’nın bir fotoğrafını koyarak altında “Büyük ve millî mücahidimiz” sıfatını kullanmıştır. 

İstifani Ajansı, bir Ermeni’nin Berlin’de bulunan Talat Paşa’ya suikast yaptığı ve Paşa’nın vefat ettiği haberini tebliğ ediyor. İhtiyat kaydıyla karşılanması gereken bu kara haber karşısında ilk duyduğumuz şey bütün Türklerin duyacağı gibi inanmamak oldu.

Türkiye tarihinin belki en büyük sahifelerini yazmış olan Talat Paşa’yı kim böyle bir akıbetin bekleyeceğini tahmin edebilir, fakat Paşa’nın bütün faaliyeti Türklerin ve Türkiye’nin kurtuluşu için sarf ettiği bir zamanda öleceğini hiç kimse düşünmek istemezdi.

İstifani’nin kara haberi çok çükür ki henüz doğrulanmış değildir. Bütün temennilerimizin hilafına olarak katilin kurşunları Talat Paşa’yı öldürdüyse büyük acımızın karşısında millî cidalin onun ruhunu şad edecek olan tesellikâr kuvvetini bulmalıyız.

Talat Paşa, çok sevdiği milleti ve vatanı için hayatını verdiyse ilk vazifemiz onun en tehlikeli anlarda gösterdiği metaneti göstermektir. Eğer bu gerçekleşirse gerçekleşmiş olan bir şey daha vardır.

Bu da Talat Paşa’yı öldüren tabancanın Londra’dan idare edilmiş olmasıdır. Bu hiç şüphe götürmeyecek bir hakikattir. Çünkü İngiltere’nin Şark’taki hâkimiyetini sarsan cereyanlarını Talat Paşa idare ediyordu.

Her türlü ihtimaller karşısında kalbimiz çarpıyor, tafsilatlı haberler bekliyoruz. Bu dakikada temenni ettiğimiz tek bir şey var: İstiklal uğrunda cidal içinde bulunan Türk milletine büyük fedakâr oğlunun ölümünü de göstermesin.


Gazete 16 Mart’ta Antalya’dan özel muhabirinin Amerika Ajansı'na atfen daha önce içeriklerini verdiğimiz iki kısa telgrafını yayımlamaktadır. 9

Yenigün 21 Mart tarihli sayısında da “kara haber”e ait özel muhabirinden ve Anadolu Ajansı'ndan bir tebliğ gelmediğini belirterek “Bu facia inşallah doğrulanmayacaktır” diye yazacaktır. 10

Gazete 22 Mart tarihli sayısında da habere inanmamakta devam edecektir. Hatta “dün” Kuşadası’ndaki özel muhabirinden gelen ölüm haberinin Atina kaynaklı oluşunu da onun yalan olduğuna kanıt saymaktadır. 11

Hâkimiyeti Milliye: İngilizler öldürttü!

Hâkimiyeti Milliye gazetesi de 20 Mart 1921 tarihli sayısının birinci sayfasında suikast haberini “Mühim haberler” sütununda “TALAT PAŞA’YA SUİKAST” başlığıyla duyurmuştur.

Gazete daha önce gördüğümüz 16 tarihli İstefani ve Amerikan Ajansının haberlerinden sonra Anadolu Ajansı'nın 19 tarihli haberini de eklemiştir.  

Haberde “Cani, polise verdiği ifadesinde kendisinin Talat Paşa’yı katletmek için İngilizler tarafından Berlin’e gönderildiğini ve onlardan talimat ve para aldığını itiraf etmiş ve İngilizlerin birçok yerlerdeki gizli suikast tertipleri hakkında ifşaatta bulunmuştur” denilmektedir.

Gazete kendi yorumunu şu satırlarla anlatmıştır:

Talat Paşa’nın müessif vefat haberi hakkında gerek özel muhabirimizin ve gerekse Anadolu Ajansının tebliğ ettiği haberi yukarıda yayımladık.

Bu cinayetin sebebi her şeyden evvel İngiliz suikastlarında aramak zaruridir. İngilizlerin askerle ve politika ile başa çıkamadıkları Türkiye’ye bugün mikyası geniş bir suikast tertibatı hazırladıkları anlaşılıyor.

Üç gündür Hâkimiyeti Milliye’de neşrettiğimiz Yıldız’da Bahçivan Köşkü Gizli Cemiyetinin tertip ettiği mühim suikastın da en çok İngiliz kaynaklarından geldiği muhakkak gibidir.

Bu menfur cinayet, İngiliz hıyanetinin yüzünü kızartacak, çirkin bir raddede ilerlediğini bir kere daha gösteriyor. İngilizler menfur politikalarıyla gasıp harplerine şimdi de bir Türk ricalini saklıca arkadan vurmak şenaatini ilave eylediler. 

Talat Paşa, İstanbul’u terk ettiği zamandan beri Berlin’de Şarlanburg’da Haronburg Caddesi’nde mütevazıyane bir hayat yaşıyordu. Hayatı müreffeh denemeyecek kadar rahat idi.

Bu rahatlık arkadaşlarının maddi yardımlarıyla sağlanabiliyordu. Son zamanlarda da ailesini Berlin’e getirmişti. Talat Paşa, son zamanlarda Harbi Umumi’ye ait hatıratını yazmakla meşgul oluyordu. Vefatı esef vericidir. Cenabıhak rahmeti ilahisine mazhar eylesin. 12


22 Mart tarihli Akşam, “Talat Paşa’nın Katli Tafsilatı” başlığı altında Trieste’de yayımlanan bir gazeteden özetle şu bilgiyi aktardı:

Talat Paşa’yı izleyen katil, ona yüksek sesle birkaç kelime söyleyerek göğsüne tabancasını dayamış ve dört mermi sıkmıştır.

Yaşlı bir zat olan Talat Paşa, kalbi parçalanarak yere düşmüştür. Çevreden yetişenler katili bastonla kovalamışlar ve onu yere düşürmüşlerdir.

Katil, 'O Ecnebi, ben ecnebi, bunun Almanlarla bir ilgisi yok' diye bağırmış ve yetişen polisler, katili tutuklamışlardır. Soğomon Tehliryan olduğu görülen adamın üzerinden pek az para çıkmıştır.  13


23 Mart tarihli Yenigün, “Cani İngiltere” başlıklı yazısında İngilizlerin cinayetlere başvurduğunu Mustafa Sagir örneğini vererek anlatmaktadır. 14

Aynı günkü (23 Mart) İleri gazetesi, “Talat Paşa Katil Hadisesine Dair Tafsilat” başlıklı yazısında konu hakkında Fransız Le Tems gazetesinin yayınını iktibas etmiştir.

Alman Hükümeti, yaptığı açıklamada Talat Paşa’nın iki yıldır Ali takma adıyla Berlin’de bir arkadaşıyla yaşadığını, Alman polisinin onun gerçek kimliğini bilmediğini, aksi takdirde Versay Anlaşması gereğince onu İtilaf devletlerine teslim edeceklerini yazmıştır. Halk katili çok dövmüştür bu yüzden halen sorgulanamamıştır.

Yerel Ancaykir gazetesinin ilk tahkikatına göre katili cinayete siyasi sebepler sevk etmiştir.

İfadesine göre katilin ailesi Talat Paşa’nın emriyle katledilmiş olduğundan eski başbakanın Berlin’de bulunduğunu öğrenince bu yılın ocak ayında katli yapmak amacıyla Cenevre’ye gelmiştir.

Birçok gazete, Talat Paşa’nın eşinin yanında bulunduğunu ve onun da vahim bir surette yaralandığını tekzip etmektedir. 

Berlin’den son posta ile gelen 18 tarihli Lopoti Journal da şunları yazmaktadır:

Katil, uzun süredir Berlin’de oturmaktadır. Bu şehre cinayeti işlemek için gelmiştir. Üzerinde 12.000 Mark bulunmuştur.


İleri, “Alman gazetelerinin fikirleri” ara başlığı altında Berliner Tagilat’ın şu görüşü aktarıyor:

Eğer Almanya’nın fahiş hataları olmasaydı, Talat Paşa’nın siyaseti başarılı olabilirdi. Fakat dünkü cinayet vakası,  Anadolu’yu ölüm korkusuyla kirleten hailenin son bir resmidir.  15


23 tarihli Vakit de Paris gazetelerinin cinayet konusunda yayınlarını özetlemektedir.

Buna göre gazetelerin bazıları eşinin Talat Paşa’nın ölüm sırasında yanında olduğunu, diğerleri ise beraberinde bulunan genç bir hanım olduğunu, eşinin Talat Paşa’nın yeğeni vasıtasıyla cinayeti haber aldığını yazmışlardır.

Gene bu havadislere göre katil, Talat Paşa’yı öldürdükten sonra bir genç hanıma da silah atmış ve ağır bir biçimde yaralamıştır.

Fakat bu haberin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Halk katilin peşinde koştuklarından ve Talat Paşa da Berlin’de Ali Salih Bey ismiyle gezdiğinden gerçek kimliği anlaşılıncaya kadar iki saate yakın cesedi sokakta kalmıştır.

Başka bir gazete ise katil hakkında birçok tafsilat vermektedir. Tehliryan, İran Ermenilerindendir. 24 yaşındaki bu genç Ermeni, 21 Kasım’da Cenova’ya gelmiştir.

O zaman İsviçre Elçiliğinden vize edilmiş bir pasaportu vardır. Mühründe mühendis öğrencisi olduğu yazılıyordu.

Kaldığı odada, evvelce Türkiye Ermenilerinden biri oturuyordu. Bu adam Tehliryan’ın Cenevre’ye gelmesinden on gün önce Paris’e gitmiştir.

Herhalde bu iki adamın Paris’te birleşerek suikastı hazırladıkları anlaşılmaktadır. Cenevre’de suikastın şekli kararlaştırılmıştır. Cenevre’deki Ermeniler Tehliryan’ı tanımadıklarını söylemişlerdir. 16

23 tarihli Akşam, “Almanlar ne diyor?” başlığı altında Alman basınında kısa bazı aktarmalar yapmıştır.

Akşam da, Berliner Tagilat gazetesinin, “Alman hükümeti büyük hatalar yapmasaydı, Talat Paşa’nın siyaseti başarıyla sonuçlanırdı” yorumunu naklettikten sonra Yerel bir gazetenin şu notunu da duyurmuştur:  

Talat Paşa safiyane bir kahve açtı ise de bilahare kapamak mecburiyetinde kaldı. Kahvehanenin büyük kısmı şerefli olan müşterileri Talat Paşa’ya çok hürmet göstermekte idiler. 17


25 Mart tarihli Akşam, “Talat Paşa’nın katli Tafsilatı” başlığı altında bir Triyeste gazetesinin, daha önce yalanlanmış bir haberine yer vermiştir.

Haberde Talat Paşa’nın eşinin onu uzaktan takip ettiği, eşinin bir kişi tarafından hücuma uğradığını görünce yardımına koştuğu, fakat vurulmasını önleyemediği ve kendisinin de vurulduğu ve eşinin öldüğünü görünce yere düşüp bayıldığı anlatılmaktadır. 18

Alemdar: Su testisi suyolunda kırılır

28 Mart tarihli Alemdar gazetesinde konu ile ilgili imzasız bir yazı şöyle başlamaktadır:

Şu meşrutiyet ucubemiz memleketin tarihinde nasıl alev gibi kızgın bir devir ise Talat da o devrin belli başlı, odunu, köteği idi. Geçenlerde Berlin’de öldürülünce –su testisi suyolunda kırılır- basın, hakkında birçok şey yazdı. Biz artık tarihe karışan şu adam için bu günlük tarihî bir olay anmakla yetineceğiz. 


Yazıda “Merhum Hasan Fehmi’nin katili bizzat Talat’tır” denilerek 31 Mart olayından önce genç düşünürlerin uyandırdıkları muhalefeti bir hamlede kırmak için Hasan Fehmi’nin öldürülmesine karar verildiği ve Talat Paşa’nın bu işi Süleyman Askeri’ye yaptırdığı anlatılmaktadır.

Netice, Talat’ın ihvanı gözünde büyüdükçe büyümesidir. Tabii cinayetler de bu oranda genişlemiştir. Nihayet cinayetin Samim’ler ve Zeki’lerden Nazım Paşa’lara, harplere ve sonunda Harbi Umumi’ye onun her gün fecaatine kadar tamamlanmıştır. Mamafi Talat Paşa da müreffeh ve mesut ömür tamamlayamamıştır. 19


İşin ilginç yanı, Yenigün gazetesinin Talat Paşa’nın öldüğüne bir türlü inanmaması veya inanmamış görünmesidir.

31 Mart 1921 tarihli sayısında “TALAT PAŞA YAŞIYOR” başlığı altında “Türkiye’nin büyük oğlunun” beklenmeyen bir sonla karşılaştığına inanmadığını ve tamamlayıcı bilgi beklediğini yazdı ve şunları ekledi:

Yenigün, büyük vatanperverin ölmediğini, Türkiye için mücahedesine devam ettiğini Türklere müjdelemekle övünmektedir. Talat Paşa hakkındaki kara haber münasebetiyle yazdığımız haberlerde istiklal için dövüşen Türkiye, büyük ve fedakâr oğlunun ölümünü konuşmasın demiştik.

Şimdi, Talat’ın yaşadığını onu sevenlere müjdelerken de diyoruz ki: İstiklal fikri için, mücahede için Türkiye, büyük ve fedakâr oğlunun daha çok ve daha büyük hizmetlerini göstersin! 20


Hâkimiyeti Milliye, 4 Nisan tarihli sayısında “Talat Paşa’nın vefatı maalesef doğrulanmıştır” başlığı altında Morning Post gazetesinden cenaze törenini aktarmıştır.

Buna göre 19 Mart’ta Talat Paşa’ya özel bir cenaze töreni yapılmıştır. Doyçe Bank ve Alman Dışişleri Bakanlığı çelenkler göndermiştir.

Bu son çelenkte “Büyük Bir siyasi ricale ve maddi bir dosta” ibaresi yer almıştır. Cenazeye eski Türkiye Bahriye Nazırı Mahmut Paşa ile Alman Hükümetinin birçok ileri geleni katılmıştır.

Cenaze tahnit edilmiş ve geçici olarak defnedilmiştir. Gazete bu yayınını “Cenabıhak rahmeti ilahisine gark eylesin” diye bitirmektedir. 21

Talat Paşa aleyhinde en ağır yazı Alemdar’da Mahir Sait imzasıyla yayımlanmıştır.

25 Nisan 1921 tarihli “Talat İçin” başlıklı bu uzun yazıda Yunus Nadi’nin Yenigün’de Talat Paşa’yı “Büyük şehit”, “Büyük inkılapçı”, “Türkiye tarihinin en büyük sahifelerine yazılmış olan Talat Paşa” gibi ifadelerle öven yazısı vesile edilmektedir. 

Yazar, Talat Paşa’nın hesap vermekten kaçarak gittiği Berlin’de kimsenin beklemediği bir zamanda bir Ermeni tarafından katledilmesini hazin bulmaktadır.

Sırf bundan ötürü, bu önemli ve tehlikeli şahsiyet hakkında özellikle artık mülk ve millete fenalığı dokunamayacak bir şekle girdikten sonra uzun uzadıya yazıp çizmemiştir.

O, gerek Ankara’nın, gerek İstanbul’daki İttihatçıların da böyle yapmaları ve millete acılarını tekrar hissettirmemelerini arzu etmiştir. Oysa “İttihatçı efendiler” işlerine devam etmekten bir an geri kalmamaktadırlar. 

Evet, Talat, yazar için de büyük bir şahsiyettir! Büyük fakat bedbaht, pek meş’um bir şahsiyet. Talat, bir komitecinin taşıdığı vasıflara tamamen sahiptir.

Cesur idi, cüretkâr idi. Büyük bir azim ve iradeye sahipti. Bu güzel hasletlerinin yanında Talat’ın öyle huyları da vardı ki, bunlar gençliğinde fena bir çevreye düşmesinden, kötü bir eğitim almasından kaynaklanıyordu: Cahil idi. Hilekâr idi. Yalancı idi. İttihat ve Terakki Cemiyetini büyütmek ve idare etmek sevdası, kendisinde bir fikri sabit şeklinde gelişerek hayatının ekseriya kötü işlerini hep bu amaca hasretmişti.


Yazıda Hasan Fehmi cinayetinden başlayarak hep bu vadide çalıştığı, Nazım, Cavit, Hayri ve İbrahim gibi cemiyetin ileri gelenlerinin Talat’a bağlı olduğu, herkesi kolaylıkla kendisine çekebildiği ve iğfal edebildiği, Cemiyet kabadayılarının sevgilisi olduğu anlatıldıktan sonra Yunus Nadi’nin onu övmesi, geçmişte ona menfaat sağlaması ve güler yüz göstermesine bağlanmaktadır.

Talat, kimini para, kimini kabadayılık, kimini mefkûre ile celp ve bend ediyordu. Altun şakırtısına, silah patırtısını karıştırıyor, kendini Turancılık, milliyetçilik perestişkârı tanıtıyordu. Yunus Nadi ve hempaları İttihat ve Terakki’nin sair eli kanlı uşakları cemiyetlerinin bu muhkem direğinin yıkılmasını elbette gözyaşları ile karşılıyorlar.  


“Cemiyetin saltanatı başlarında bu memleket ve millet ne halde idi? Tuna boylarından Büyük Sahralara ve Hint Denizlerine kadar yayılan o güzelim memleketler ne oldu? Hayatları dinî ve ırki sebeplerle hayatımıza bağlı olan milyon milyon dindaşlarımız nereye gittiler? Biz Türkler ne idik, ne hallere düştük? Bu felaketlerin sebebi kimdir?” diye soran yazar, Ankara’nın Talat Paşa’ya övgüler düzmesini yadırgamaktadır.

Bunun Ankaralılar ve en çok da Hacı Bayram Veli’nin ruhunu inciteceğini ileri sürdükten sonra “Bunu Yunus Nadiler, Muhyittinler düşünmüyorlarsa Celalettin Arifler, Bekir Samiler dikkate alsınlar” demektedir.

Yazısını şöyle tamamlamaktadır:

Yazık oluyor! Türk’e, Türklüğe pek yazık oluyor! Cemiyet bu surette ve artık dirilemez. Fakat Türklük, onun şeref ve haysiyetini ve istikbalini bu gibi işlerle pek ziyade kayıp eder ki bizi teessür ve teessüfe sevk eden budur. 22

 

 

Kaynaklar:

  1. Akşam, Sayı 893, 17 Mart 1921, Sayfa 1, sütun 1-2.
  2. Vakit, 17 Mart 1921, Sayfa 1, sütun 6.
  3. Vakit, Sayı 1175, 18 Mart 1921, Sayfa 1, sütun 6.
  4. Vahdet, 18 Mart 1921, Sayfa 1, sütun 12.
  5. Vahdet, 18 Mart 1921, sayfa 3.
  6. İleri, 18 Mart 1921, Sayfa 1, sütun 5.
  7. Vakit, Sayı 1188, 20 Mart 1921. Sayfa 2, sütun 4.
  8. İleri, 20 Mart 1921.
  9. Anadolu’da Yenigün, Sayı 510-181, 20 Mart 1921, Sayfa 1, sütun 2-3.
  10. Anadolu’da Yenigün, Sayı 511-182, 21 Mart 1921, Sayfa 1, sütun 1-2.
  11. Anadolu’da Yenigün, Sayı 562-183, 22 Mart 1921, Sayfa 1, sütun 5.
  12. Hâkimiyeti Milliye, Sayı 137, 20 Mart 1921, Sayfa 1, sütun 5-6. 
  13. Akşam, Sayı 898, 22 Mart 1921, Sayfa 2, sütun 5.
  14. Yenigün, Sayı 562-184, 23 Mart 1920, Sayfa 2, sütun 1.
  15. İleri, Sayı 1132, 23 Mart 1921, Sayfa 1. 
  16. Vakit, No. 1180, 23 Mart 1921, Sayfa 2, sütun 2.
  17. Akşam, Sayı 899, 23 Mart 1921, Sayfa 2, sütun 3. 
  18. Akşam, Sayı 901, 25 Mart 1921, Sayfa 2, sütun 3. 
  19. Alemdar, Sayı 3091-191, 28 Mart 1921, Sayfa 2, sütun 4. 
  20. Yenigün, Sayı 570, 312 Mart 1921, Sayfa 1, sütun 1. 
  21. Hâkimiyeti Milliye, Sayı 105, 4 Nisan 1921, sayfa 1, sütun 3-4.
  22. Alemdar, Sayı 29, 25 Nisan 1921, Sayfa 1, sütun 1. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU