AK Parti Sözcüsü: Yunanistan'ın bir göçmeni öldürmesi insanlık dışıdır

Çelik, Yunanistan’ın göçmenlere yönelik tutumunu eleştirdi

Fotoğraf: AA

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Türkiye’deki göçmenlerin sınıra akın etmesine dair yaptığı değerlendirmede Yunanistan’a tepki gösterdi.

Çelik, “Yunanistan son derece yanlış davranıyor” diyerek, “Yunanistan'ın göçmenlere gaz bombası atması, bir göçmeni öldürmesi ve onların üzerine ses bombası atması insanlık dışı bir yaklaşımdır” ifadesini kullandı.

Çelik, 2 saat süren AK Parti MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Rusya'yla birilerinin iddia ettiği gibi karşı karşıya gelmek gibi bir tavır içerisinde değildir, hedefimiz bize saldıran rejim unsurlarıdır. Burada Rusya'dan beklentimiz garantör ülke olarak taahhütlerini yerine getirmesidir” dedi. 

Çelik, parti genel merkezinde AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu.

Toplantıdaki en önemli gündemin Bahar Kalkanı Harekatı'yla ortaya çıkan gelişmeler olduğunu söyleyen Çelik, rejim saldırılarında şehit olan askerlere Allah'tan rahmet, yaralananlara şifa diledi.

Şehit cenazelerindeki ailelerin metanetinin, vatan ve millet için dualarının, ömür boyu yol gösterici anılar olarak kalplerinde çok özel bir yer tuttuğunu belirten Çelik, "Şehit ailelerimize şunları ifade etmek isteriz; kahraman şehitlerimizin anılarını, hatıralarını ebediyen aklımızda ve kalbimizde tutacağız. Sizlerin bizlere gönderdiğiniz mesajları aldık, başımızın üstünde yeri var her zamanki gibi. Bunları arkadaşlarımız paylaştılar, geniş, kapsamlı bir şekilde bunu değerlendirdik" diye konuştu. 

Saldırganlık karşısında rejim unsurlarına en sert cevabın verildiğini ve verilmeye devam edildiğini dile getiren Çelik, rejimin Soçi Mutabakatı çerçevesindeki sınırlara çekilmesi konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın verdiği sürenin dolmasıyla birlikte Bahar Kalkanı Harekatı'nın başladığını ifade etti. 

Bu çerçevede rejime ait çok sayıda mühimmatın imha edildiğini ve saldırıyı gerçekleştiren rejim unsurlarının da gereken cevabı aldığını anlatan Çelik, "İdlib'deki durum, 6 Mayıs tarihinden beri rejimin kademe kademe başlatarak ve sürdürerek devam ettiği gerginliği yükseltme, çatışmaya taşıma politikasının neticesidir. Bu süreçte rejimin imza attığı katliamlar ve saldırganlıklar neticesinde 1500 masum sivil hayatını kaybetmiştir, 5 binden fazla insan yaralandı, 1,5 milyona yakın insan yerinden oldu" dedi. 

Çelik, rejimin sivil altyapıyı da hedef aldığını vurgulayarak, "Açıkça rejimin kendi halkına, kendi halkının bir kesimine dönük olarak soykırımvari bir faaliyet içerisinde olduğu çok net bir şekilde görülmektedir" ifadesini kullandı. 

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgedeki varlığının son derece meşru olduğuna işaret eden Çelik, bu varlığın Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51 maddesinde yer alan meşru müdafaa hakkına, Adana Mutabakatı'na, Astana ve Soçi mutabakatları çerçevesinde ateşkesi sağlamak ve göçü önlemek üzere üstlenilen göreve dayandığını vurguladı. 

Bazı çevreler tarafından "İdlib'de ne işimiz var" şeklinde bir yaklaşımın ortaya konulduğunu dile getiren Çelik, yakın zamana kadar Kilis başta olmak üzere sınır illerinde terör örgütleri tarafından yapılan saldırılarla Türkiye'nin hedef alındığını ve bu saldırılarda vatandaşların hayatını kaybettiğini hatırlattı. 

Bu saldırılara cevap verilmemesi durumunda tehditlerin yoğunlaşarak diğer illere dönük olarak da devam edeceğini anlatan Çelik, Türkiye'nin de her meşru ve egemen devletin yapması gerektiği gibi meşruiyet içerisinde sınırlarını ve vatandaşlarını korumak, tehditleri bertaraf etmek için gerçekleştirdiği harekatlarla durumu belli bir noktaya getirdiğini söyledi. 

Çelik, "Eğer biz bugün itibarıyla gözlem noktalarımızdan çekilsek İdlib'e, oradan Atme'ye, oradan Cilvegözü'ne, oradan sınırlarımızın içine kadar bu tehdidin hareketleneceğinden hiçbir kuşku yoktur" dedi. 

Vatandaşların meseleyi kavradıklarını ve buna yönelik analizler ortaya koyduklarını söyleyen Çelik, "Bugün orada yarattığımız derinlik, bugün orada verdiğimiz mücadele Kilis'in korunması, Urfa'nın korunması, sınırlarımızın korunması için mecburi bir mücadeledir" ifadesini kullandı. 

Türkiye'nin müttefiklerinin tırlar dolusu silah ve mühimmat verdiği terör örgütünün Türkiye'yi tehdit ettiğini ve buna karşı da en güçlü mücadeleyi verdiklerini belirten Çelik, Türkiye'nin sınırlarının dibinde bir terör devleti kurulması şeklindeki yaklaşımın Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla darmadağın edildiğini bildirdi.

Çelik, "Bütün bunlar olmasaydı, egemen ve meşru bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti bu harekatları başlatmasaydı asıl o zaman bugün 'İdlib'de ne işimiz var' diye soranlar 'bu terör örgütleri Urfa'ya saldırırken, Kilis'e saldırırken, Hatay'a saldırırken hükümet ne yapıyor' diye soracaklardı. Dolayısıyla geçmiş tecrübeler, bugün karşı karşıya olduğumuz tehdit milli güvenliğimizi, vatandaşlarımızın hayatını korumak için bu yaptıklarımızı yapmamızın ne kadar mecburi olduğunu her geçen gün bir kere daha göstermektedir, bir kere daha teyit etmektedir." diye konuştu. 

Türkiye'nin, bu harekatlarına karşı bir saldırganlık ortaya çıktığında da gerekli cevabı vereceğini vurgulayan Çelik, "Milli güvenliğimizi, sınırlarımızı, vatandaşlarımızın hayatını korumanın yanı sıra orada bunu gerçekleştirebilmek için istikrarı temin etmek, göçü önlemek zorundayız, bunun için de terör örgütlerini belli bir derinliğe kadar uzaklaştıracak bu harekatları yapmak mecburiyetindeyiz" ifadelerini kullandı. 

Bu harekatların yapılmaması halinde hem sınırların ve illerin tehdit altında olacağını hem de terör örgütleriyle sınır içinde mücadele etmek zorunda kalınacağını anlatan Çelik, "Tüm bu tablonun yanı sıra göçü, insani felaketleri önlemek, hepsi üst üste geldiğinde bunun ne kadar gerekli bir harekat olduğu, ne kadar gerekli bir duruş olduğu açık ve net bir şekilde ortaya çıkmaktadır" dedi. 

Türkiye'nin, gözlem noktalarını korumak için gönderdiği birliklere yapılan saldırılara karşı meşru müdafaa kapsamında gerekli karşılığı vermeyi güçlü bir şekilde sürdürdüğünü dile getiren Çelik, şunları kaydetti:

Burada hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Rusya'yla birilerinin iddia ettiği gibi karşı karşıya gelmek gibi bir tavır içerisinde değildir, hedefimiz bize saldıran rejim unsurlarıdır. Burada Rusya'dan beklentimiz garantör ülke olarak taahhütlerini yerine getirmesidir. Çünkü rejimin saldırganlığı Rusya'nın verdiği sözlere dönük de bir saldırganlıktır. Soçi ve Astana mutabakatları hep beraber imza attığımız hususlardır. Bu kapsamda rejimin saldırılarının durdurulması, Rusya'nın da mükellefiyeti çerçevesinde ortaya koyması gereken bir tavır olarak önümüze gelmektedir. Dolayısıyla Rusya'nın rejim üzerindeki etkisini kullanarak rejimi Soçi Mutabakatı'yla belirlenmiş sınırlara çekme konusunda bir etkinlik üretmesi gerekiyor. Geldiğimiz noktada bütün bu mücadele en kararlı şekilde verilecek.

 

Independent Türkçe 

DAHA FAZLA HABER OKU