Mili Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın sözünü ettiği “Radikaller” kimdir?

İdlib’de “Radikal” olarak görülen örgütler, yıllardır Esad ve Rusya güçlerine karşı savaşıyor. Peki, sözü edilen bu radikal örgütler hangileri?

Fotoğraf: Reuters

Suriye rejimine bağlı birliklerin Rusya ve İran desteğiyle Suriye silahlı muhalefetinin elinde kalan "son büyük kale" olarak görülen İdlib’e yönelik operasyon devam ederken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) kente askeri sevkiyatı da devam ediyor.

Fransız haber ajansı AFP, Kremlin’den yapılan “Türkiye, İdlib’deki ‘teröristleri’ etkisiz hale getirmemekle” suçladığı açıklamayı uluslararası kamuoyuna duyurduktan bir gün sonra Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İdlib ile ilgili açıklamalarda bulundu.

TSK’ya ait birliklerin İdlib’e “Ateşkesi sağlamak ve kalıcı hale getirmek için gönderildiğini” söyleyen Akar, “Radikaller” de dahil olmak üzere ateşkese uymayanlara karşı zor kullanılacağını belirtti.

On binlerce silahlı muhalifin aktif savaşa dahil olduğu İdlib’de, Bakan Akar’ın “Radikal” olarak nitelendirdiği grupların en bilineni Heyet Tahrir Şam (HTŞ). 

Aslında kuruluş hikayesi “Suriye’nin tüm muhalefetini birleştirmek” temeline dayanan bu örgütte kısa süre içinde iç sıkıntılar başgösterdi.

Hem, El-Kaide ile bağını koparıp ismini Şam’ın Fethi Cephesi olarak değiştiren Nusra Cephesi hem de ılımlı hatta zaman zaman seküler tonlara kaçan Nureddin Zengi Hareketi’nin başlangıçta yer aldığı bu örgüt kurulduktan bir süre sonra diğer muhalif örgütlerle şiddetli çatışmalar yaşadı. 

Örgütün ana bileşenlerinden biri olan Nureddin Zengi Hareketi, HTŞ’den ayrıldıktan sonra örgütün ana çatısıyla mücadele içine girdi ve bu mücadeleyi kaybetti.

HTŞ ile Ahraru’ş Şam ve Sukuru’ş Şam gibi örgütler de çatışmalara girdi. Ancak bu savaşlarda kazanan taraf hep HTŞ oldu.

Liva el Hak ve Ceyş’ül Ahrar da o dönemde HTŞ’den ayrılan örgütler arasındaydı.

Örgütün liderliğini bir Suriye vatandaşı olan Muhammed el-Colani yapıyor.

İsrail işgali altında bulunan Golan bölgesinden olan Colani ismini de bu bölgeden alıyor.

Bünyesinde yabancı savaşçılar yer alsa ve zaman zaman diğer gruplarla çatışmalara girse de HTŞ, muhaliflerin kurduğu operasyon odalarına destek de veriyor.
 

idlib (1).jpeg
Fotoğraf: Reuters

 

İdlib’de, “Radikal” olarak nitelendirilen en büyük grup HTŞ olsa da Rusya’nın sürekli gündeme getirdiği Türkistan İslam Partisi de bu suçlamanın hedefinde.

İçinde Doğu Türkistanlı savaşçıların yanı sıra Özbek ve Kırgızların da bulunduğu bu örgüt ülkedeki Rusya üslerine saldırılarda bulunmuştu. 

İdlib’de ABD’nin hedefinde olan bir örgüt de Huras ed Din.

Kendini “El-Kaide’nin Suriye yapılanması olarak” nitelendiren Huras ed Din, İdlib’in yanı sıra Lazkiye kırsalında da rejimle savaşıyor. 

Daha önce Cundu’l Aksa olan ismini sonraki süreçte Ensar el Tevhid olarak değiştiren örgüt de İdlib’de faaliyet gösteriyor.

Diğer muhalif yapılar tarafından “IŞİD eğilimli” olmakla suçlanan Ensar el Tevhid daha önce muhalifler arası iç çatışmanın odağındaydı.

2016’daki çatışma süreci yabancı ve yerli savaşçılar arasındaki büyük bir krize dönüşmek üzereyken HTŞ’nin araya girmesiyle bu çatışma ortadan kalkmıştı.

Huras ed Din ile Ensar el Tevhid zaman zaman operasyonel ittifaklar yapıyor.


Radikal olarak görülmeyenler…

İdlib’de irili-ufaklı farklı örgütler daha “Radikal” olarak nitelendirilse de en bilinenleri ve aktifleri bunlar.

Ancak tüm İdlib’in bu örgütlerle sınırlı olduğunu söylemek mümkün değil. 

Türkiye ile yakın temasta olan ve savaşçıların tamamı Suriyeli muhaliflerden oluşan Suriye Milli Ordusu (SMO) da Suriye’nin güçlü örgütlerini çatısı altında tutuyor.

TSK’nın Rasulayn ve Tel Abyad’a yönelik gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekatı’ndan önce, İdlib’deki grupların birleştiği operasyon çatısı olan Ulusal Kurtuluş Cephesi, SMO ile birleşmişti.

Fırat Kalkanı, Zeytindalı ve Barış Pınarı Harekatı bölgelerinde çok sayıda savaşçısı ve komuta merkezi olan SMO’nun İdlib’de Feylak’uş Şam, Ceyş’ül Nasır, Sukur’uş Şam gibi yapılarda on binlerce savaşçısı var. 

Her ne kadar Türkiye SMO çatısı altındaki örgütleri radikal olarak görmese hatta Türkiye’nin askeri harekatlarında bu örgütlerden kara gücü olarak destek alsa da Rusya ve Suriye rejimi aynı kanaatte değil.

Her iki ülke de eline silah alan bütün yapıları terörist olarak görüyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU