Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen Yapıcı: Haftaya tutuklanabilirim

Yapıcı, “Farkında olmanın getirdiği sorumluluklara sahip çıkmak lazım. Bazen söylediklerimizden değil söylemediklerimizden de sorumluyuz” dedi

Fotoğraf: İHA

Gezi Parkı davası kapsamında hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen yüksek mühendis Mücella Yapıcı, bir hafta sonra tutuklanabileceğini söyledi.

Taksim Dayanışması, TMMOB Mimarlar Odası, Büyükkent Şubesi’nde gerçekleştirdiği basın toplantısında 18 Şubat’ta altıncı duruşması görülecek olan Gezi Davası’na çağrı yaptı.

Tükenmez Haber’den Denizcan Akar’a konuşan Mimarlar Odası ÇED Danışma Kurulu Sekreteri, mimar ve kent mühendisi Mücella Yapıcı “Hesap sorulması gerekenler aslında o sekiz çocuğun katilleri. Hatta katilleri mağdur ettiler. Gözünü, işini, hayatını kaybedenlerin hesabı sorulması gerekirken böyle yapıldı. Tarih bunu yazacaktır” dedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Gezi Davası’nda 6 Şubat tarihinde dosyaya giren savcı mütalaasında Mücella Yapıcı, Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’nun ağırlaştırılmış müebbet hapsi talep edildi.

Bu suç, TCK’nin 312. maddesinde ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs’ olarak geçiyor.

Öte yandan Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi ve Çiğdem Mater Utku’nun da ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs’ suçlamasıyla 15 yıldan 20 yıla kadar hapisleri isteniyor.

Yapıcı, Gezi Parkı protestolarını anlatırken ‘Dünyanın en sevecen şeyiydi, herkes birbiriyle dost oldu’ ifadelerini kullandı.

Geleceğe dair umudu kaybetmemenin de önemli olduğunu söyleyen Yapıcı, “Farkında olmanın getirdiği sorumluluklara sahip çıkmak lazım. Bazen söylediklerimizden değil söylemediklerimizden de sorumluyuz. Bizim bugün başımıza gelenler bu toplumu tekrar suskunluğa itmek içindir diye düşünüyorum” dedi. 

Yapıcı’nın Akar’ın sorularına verdiği yanıtların bir bölümü şöyle:

Ortada uzun bir iddianame var ağırlaştırılmış müebbet talebiyle yargılananlardan birisiniz. Buna ilişkin konuşalım. Hisleriniz nelerdir?

Bunu önce Gezi’ye bağlamak lazım. Ben yüksek mühendis, mimar ve kent mühendisiyim. Mesleğimi uzun yıllar meslek ilkeleri gereği zaten bu kentin hatta sadece kent de değil dünyadaki bütün kamusal alanların, kültür ve tarihi varlıkların korunması ve geliştirilmesi konusunda çalışıyorum. Bu arada uzun yıllardır Mimarlar Odası’nda da ÇED Danışma Kurulu Sekreterliği yapıyorum. Özellikle TMMOB ve Mimarlar Odası, kurulduğundan beri toplum hizmetinde bir mimarlığı şiar edinmiştir. Bu nedenle kent meseleleriyle çok ciddi olarak iç içedir. Anayasal olarak meslek odalarının görevi bu konuda idareleri uyarmak ve onu yargıya götürme hakları vardır. Anayasal kurumlardır meslek odaları. Biraz yanlış biliniyor. STK olarak biliniyor ama kamu kurumu niteliğinde meslek odalarıdır. Ben aslında kamu adına görev yapıyorum. 2011’de özellikle 1980’lerden sonra Türkiye’de değişen bir ekonomik politika var.

Bir kişinin ifadesine mi dayanıyor iddianame?

Evet aynen öyle. Bu kişi en önemli tanık o iddianamede. Her neyse vallahi çok da ciddiye almadık. Yani beş davada hepimizin derdi AİHM kararı da vardı biliyorsunuz Osman Kavala için. Osman arkadaşı tanımam da ben. Şeyden tanırım ama bir telefon görüşmem bile yok o dönemlerde. Bilirim Osman Kavala’yı herkes tanır fakat bir yakınlığım yok. A bir de baktık böyle bir iddianame. Onun için ciddiye almadık. Beş duruşma sürdürüldü fakat hep hâkim değişti. Önce Osman Kavala’nın tahliyesini isteyen hakimler gönderildi. Onlara birtakım savunmalar yapıldı. Onlar boş yere çıktı.

Sonra başka bir hâkim geldi. Bu gelen hâkim de… Hâkim diyemiyorum ama ne diyeyim şimdi? Hakaret etmeyeyim ama adaletten nasibini almamış. Aslında diploması da tartışılır bence. Hukukun hiçbir ilkesini göze almayan bir yargı sürecinden sonra birdenbire karara doğru yola çıkmaya başladılar. Bunu ben sorduğumda Osman Kavala’nın AİHM kararının yani 10 Aralık’tan 3 ay sonra kesinleşeceğini, devlet buna bir üst AİHM üst mahkemesinde karar verse bile tahliye edilmesi gerektiğini söylüyor avukatlar. Onun için 10 Mart’a kadar karara gidip hüküm bağlamaya çalışıyorlar. Bunun için de geçen hafta avukatlarımıza yani bu kadar 12 tane baronun geçen duruşmada bütün avukatların bütün hukuksuzluğa, canhıraş feryatlarına rağmen karşımıza garip bir mütalaa geldi. Mütalaada bu sefer Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu ve benim Türkiye hukukundaki en ağır ceza yani idam olsa idam verecekler. Böyle bir cezayla diğer arkadaşlarım için de bize yardım ve yataklıktan (gülüyor) Gülüyorum ama çok ağır… Yani bunu yaşamak bu topraklarda bu kadar darbe, ihtilal görmüş biri olarak… Yani yaşım icabı 12 Mart’ın 12 Eylül’ün hepsini gördüm. Sadece 60 İhtilali’nde çocuktum hatırlamıyorum. Bütün bu yargılamaları gördüm ama böyle saçma sapanını yani bu dönemdeki yargılamalardaki hukuksuzluğa, adaletsizliğe gerçekten aklım ermiyor, gerçekten… Bu süreç böyle.

Gezi Davası gibi tartışmalı başka yargılamalar da var. Bu kadar ağır cezalar istenmese de…

Evet. Bütün yargılamalar. Barış istedi diye yıllardır hocalarımızın işlerinden alınması… Yani artık iyiden saçmaladı sistem. Belki de çöküşe yakındır ne bileyim ben.

Son günlerde çok konuşulan konulardan biri de Kanal İstanbul. Gezi’yle paralel bir mesele olduğunu düşünüyorum...

Türkiye’nin ekonomisi dışa bağlı. Sermayenin buraya çağrılmasına ve kentin rantının, kamusal, toplumsal, ekolojik, tarihsel, kültürel her türlü değerinin yabancı sermayeye bir ganimet olarak sunulması ve oradan sıcak para beklenmesine dayalı bir ekonomimiz var ne yazık ki. Bu noktada Kanal İstanbul da aynı. Kanal İstanbul entegre bir proje. Üçüncü havalimanı, üçüncü köprü ve Kanal İstanbul entegre bir proje. 2011’de Recep Tayyip Erdoğan dedi ki ‘biz bir kanal yapacağız’ onun zaten derinliğini, her şeyini biliyordu. “Üçüncü köprü de buradan geçecek ve buradan çıkaracağımız kazılarla da Kuzey’de sulak alanları doldurup oraya üçüncü havalimanı yapacağız” dedi. Fakat bunlar böyle teker teker gündeme getirildi. Her birinde, hem üçüncü köprüde hem üçüncü havaalanında Kuzey çok ciddi bir şekilde talan edildi. Oradaki floristik fanus değerlerinin tümü çok ciddi değerlerinin tamamı çok ciddi bir şekilde talan edildi.

Söyleşinin tamamı için tıklayın

 

Tükenmez Haber

DAHA FAZLA HABER OKU