Yoksullar neden intihar eder?

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Hatay'da yaşayan Adem Yarıcı, 7 Şubat'ta, ekonomik sorunları nedeniyle Hatay Valiliği önünde kendisini yaktı ve  kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi / Fotoğraf: Twitter

Türkiye korkunç manzaraların kanıksanmaya başladığı bir ülke haline geldi.

Sadece geçtiğimiz bir hafta içinde, tanık olduğumuz manzaralara bakın, durumun vahametini anlamak için yeterlidir.

Hatay’da yoksulluktan dolayı hepimizin gözü önünde intihar eden bir babanın görüntüleri ‘yoksul intiharları’nı bir kez daha gündeme getirdi.

Bu intiharların giderek yaygınlaşacağını yazmıştık, ne yazık ki gerçekleşiyor.

Kim bilir kıyıda köşede yoksulluk dolayısıyla daha ne intiharlar gerçekleşiyor.

Biz sadece ‘sansasyonel’ olanlarını fark edebiliyoruz. Kıyıda köşede kalan intiharlar haber bile olmuyor.

Peki, yoksullar niye intihar ediyor?

Çaresizlik…

İnsanlar tepki gösteremiyor. Seslerini çıkardıkları an kafalarına polis copu iniyor.

Zaten halkın birlikte ses çıkarabileceği örgütleri yok. Sınırlı sayıda işçinin örgütlü olduğu sendikalar işlevsiz.

Memur sendikaları grev hakkına sahip değil. Diğer sendikalar, sendika ağalarının elinde oyuncak olmuş.

Metal iş kolunda sendika ağalarının ‘direniş parodisi’ni hep beraber izledik. Metal işçisinin kararlılığı sendikaların yöneticileri tarafından eritildi gitti.

Uzun lafın kısası, insanlar örgütsüz, yoksul, işsiz, yalnız, çaresiz…

Topluma ve kendine yabancılaşan geniş yığınlardan bahsedebiliriz. Öfke dolu yığınlar.

Komşusuna, ailesine ve nihayet kendisine öfke kusan insanlar…

Psikiyatrist Prof. Dr. Raşit Tükel, insanların baskı yüzünden tepkisini gösteremediğine, hakkını arayamadığına ve yalnızlaştığına dikkat çekiyor ve şöyle diyor:

Biriken ve hedefini bulamayan öfkenin son aşamada ancak kişinin kendisine yönelerek bir çıkış yolu bulabildiğinden söz edebiliriz. Son dönemdeki intiharlara bu açıdan da bakılabilir.


İntiharların yaygınlaşması sosyal psikoloji anlamında ancak böyle izah edilebilir.

Toplumsal ruh sağlığımız bozuluyor. İntiharlar ‘uç’ bir tepki.

Yaygın yoksulluk ahlaki bir çöküntüye yol açıyor; birbiriyle sürekli kavga eden, cinayet işleyen, hırsızlık yapan, fuhuşa sürüklenen, uyuşturucu satan yüz binler var.

Başka yüz binler ise ülkeden kaçmaya çalışıyor. Ve her sene, özellikle eğitimli nüfustan yüz binler başka ülkelere yerleşiyor.

Yerlerini daha fazla miktarlarda göçmenler dolduruyor. Geçtiğimiz günlerde karda donan göçmenlerin boylu boyunca uzanan görüntülerine baktık acı acı…

İnsan kaçakçılığının bir ‘sektör’ haline gelmesi, o kaçakçıların vicdansızlıklarıyla birleşiyor, zavallı insanları kışta kıyamette ıssız yerlere bırakıyorlar ve onlar da donuyor!

Üstelik belki bir ara durak, belki de bir geçim ve gelecek beklentisi ile geldikleri Türkiye kan donduran yoksulluk manzaralarının yaşandığı bir yer.

Göçmenler daha kan dondurucu manzaraların görüldüğü ülkelerine üç kuruş para yollayabilmek için burada kölelik koşullarında çalışıyorlar.

Kimileri ise uyuşturucu ve organ mafyalarının, fuhuş çetelerinin eline düşüyor: İnsan kaçakçılığının insan ticaretine dönüştüğü nokta…

Ülkemizin yakalandığı bu girdaptan çıkış için hiçbir gerçek planı yok. Damat-Bakan’ın sürekli yenilediği ekonomik planları ciddiye alan kimse kalmadı.

Nereden bakarsanız bakın, bu korku tünelinin ucunda ışık görünmüyor.

Vatandaş intihar ederken, ülke ekonomik ve toplumsal bir felaket yaşarken Meclis ne yapıyor peki?

Meclis, Anayasa Mahkemesi’nin durdurma kararına rağmen Ahlat’ta yapımı süren bilmem kaçıncı Cumhurbaşkanlığı Sarayı için yeni yasa çıkarmak üzere toplanıyor bu hafta.

Ne diyelim, Allah bütün vekillerimize zihin açıklığı versin…

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU