Komplo teorileri: Korku tüccarlığı paranoya piyasasından geçiniyor

Bülent Şahin Erdeğer Independent Türkçe için yazdı

Görsel: yaplakal.com

Dünya genelinde yaygın olan Ortadoğu’da özellikle de Türkiye’de hemen her kesimi zehirlemiş bulunan, düşünce felcine yol açan bir zihinsel hastalıktır komplo teorileri

Gelişmeleri delillere, mantıklı sebep-sonuç ilişkilerine göre değil; gizemli ilişki iddialarına, tuhaf, abartılı senaryolarla ilişkilendirmek daha revaçta.

Örneğin muhalifinize bir yeraltı teşkilatının adamı, bir istihbarat kuruluşunun ajanı yaftası yapıştırmanın hiçbir bedeli yok.

Peki, neden bu kadar revaçta?

Çünkü bilim-kurgu hep çekicidir. İnsanın merak duygusunu gıdıklar ki bu kuşkuculuk faydalıdır da. Sorunlu olan şey ise bu merak ve kuşkunun tutarlılığını kaybederek paranoyaya dönüşmesinde yatıyor.

Komplocuları el üsten tutan 3 etken var;

Birincisi, komplo piyasası. İnsanlar bu iddialar üzerinden para kazanıyorlar, itibar devşiriyorlar bazıları kendi cemaatlerini bile kuruyor bu sayede.

İkincisi de bu piyasadan reyting devşiren medya. O da bu ilgi ve meraktan tiraj ve reyting alıyor.

Üçüncüsü de tıklanma ve beğeni üzerinden geçinen sosyal medya. Her üçü de gerçekleri açığa çıkartmak için değil bu kazanç piyasasında pay kapmak için bu teorileri üretiyorlar ya da geliştiriyorlar ya da toplumda yaygınlaşmasına ön ayak oluyorlar.

Dünyada özellikle David Icke, Erich von Däniken gibi komplo teorisyenlerinin yanı sıra Türkiye’de Kemalist camiada Banu Avar, Soner Yalçın, Yalçın Küçük, Ergün Poyraz komplocuların başında gelirken; iktidara daha yakın duran Abdullah Çiftçi, Erol Mütercimler, Ramazan Kurtoğlu, Ertan Özyiğit, İsmail Tokalak gibi isimlerin son günlerde medyada daha çok popüler olduklarını görüyoruz.

Bugünler bir deprem olsa 'ABD yapmıştır' diyenden, aşıların şeytani bir planın parçası olduğunu, ilaçların güvenilmez olduğunu iddia edenlere kadar.

Dünyanın düz, dinazorların sahte olduğunu, aya gidilmediğini ileri süren birçok kişi ve çevre mevcut.

Eskiden Aytunç Altındal, Mahir Kaynak, Aydoğan Vatandaş, Fehmi Koru bu işlerle uğraşırlardı ancak en azından daha nitelik bağlantılar kurarlardı.

Muhafazakar camiada Kadir Mısıroğlu, Cevat Rıfat Atilhan gibi isimlerden Harun Yahya müstearıyla Adnan Oktar vb. isimlere kadar komplo teorileri kitapları adeta başucu kitapları yapılmıştı.

Hatta bir dönem, Milli Görüş hareketi maalesef “Gizli Dünya Devleti” komplo teorisini bizzat Necmettin Erbakan’ın başkanlığında inşa etmişti.  

“Dünyayı Kimler Yönetiyor? Gizli Dünya Devleti” proje mimarı Erbakan iken; editörü ve yazarı Başbakan eski Danışmanı Prof. Dr. Bayram Altan olacaktı. (İsak Yayıncılık)

Sosyalist kesimlerde ise kendi ideolojik şablonlarına uymayan her gelişme Amerikan ajanlığı, emperyalizmin oyunu ile açıklanıyor.

Bu duruma "Gülen cemaati"nin devlet içerisinde paralel yapısını inşa ederken sıklıkla kamuoyunu manipüle etmek için ürettiği komplo teorileri ve kendisinin gerçekten kumpaslara imza atması; hükümetin kendisine yönelik her muhalefeti iç ya da dış güçlerin oyunu, üst akıl gibi komplolarla açıklaması kamuoyunda komploculuğun ne kadar verimli ama bir o kadar zehirleyici etkisini gösteriyor.

İşin kötüsü Türkiye’de komplo teorilerinin ve uzantısı ithamların genel kabul görüyor oluşu.

Konuyla ilgili akademik bir çalışma okumak isteyenlere İletişim Yayınları’nda bu yıl okuyucuyla buluşan Kerem Karaosmanoğlu’nun “Komplo Teorileri: Disiplinlerarası Bir Giriş” (İletişim Yay. 2019) adlı eserini tavsiye ederim.
 


Komploculuk sadece bazı hayalperestleri, meraklı aşırı kuşkucuların hobisi olarak kalsa bir itirazım olmayacak. 

Ancak komploculuk düşünememe krizini katmerleştirdiğinden sosyal olayları doğru okuyamamayı doğurur.

Aşılara ve ilaçlara yönelik güvensizliğin yayılması örneğinde gördüğümüz üzere halk sağlığını tehlikeye sokuyor. 

Bilim, dünya hayatına dair gerçekliğin bilgisidir. Bilime güvensizliğin artması ise hurafelerin önünü açar. Bilimi küçümseyen inançlar ise kendi kendilerinin altını oyarlar hurafelerin efsanelerin uydurmaların ağına düşer.  

Hükümetler, rejimler ile halkları, zalimlerle sokaktaki sıradan vatandaşı aynı genellemelerle değerlendiren toptancı cehaleti besler.

Bu şeytan bazen “Yahudiler” bazen “Çinliler” bazen “Amerikalılar” olmaktadır. O yüzden komploculuk faşizmin argümanlarından biridir.

Komploculuk çarpık bir antikapitalizmdir. Gerçek antikapitalist tutumu da zehirler ve engeller. Elbette dünyada komplocu örgütler ve yapılar vardır.

Elbette komplolar da, kapitalizmin daha fazla kazanma hırsıyla ürettiği sömürü mekanizmaları da. Ancak bu durumu mantıki tutarlılığı ve delilli açıklama tarzını terk etmeden analiz etmeliyiz.


Komplo teorilerinin ortak özellikleri

Komplo teorileri genelde şu tip şüphe uyandıran çıkarımlar içerir:

Çoğu kez bu tip iddialar somut deliller sunmak yerine, olaylar arasında mantıklı gördükleri ilişkilendirmeleri delil olarak gösterirler. 1 Örneğin, “ABD bu işten kazançlı çıktı etti, demek ki bu işin arkasında ABD var” gibi.

İşin içinde olduğu iddia edilen insanların ya da kurumların olağanüstü yetenekleri olduğu varsayılır. Mesela, “Atatürk’ü Masonlar öldürdü” diyen birisi Masonların bu tip bir suikasti kotarabilecek güçleri ve yetenekleri olduğunu, ispata gerek duymadan varsayar.

Komplo teorilerinde, komplonun arkasındaki insanların son derece akıllı ve bilgili oldukları gibi, gerektiğinde çevrelerindeki zayıf iradeli insanları da kandırdıkları ya da ikna ettikleri varsayılır. 2

Mesela diş macunlarının zehirli olduğu bilgisini yayan kişiler, dünyadaki milyonlarca diş hekimi, bilim insanı ve resmi görevlinin kandırılmış olduklarını da ileri sürmüş olurlar.

Bu “teoriler” aynı anda birçok olayın ve/veya insanın bir araya geldiği karmaşık süreçleri basit gelişmelermiş gibi kullanırlar.

Mesela “Amerikalılar AIDS hastalığını 1960’larda, dünya nüfusunu kontrol edebilmek için icat ettiler” diyen bir kişi, en az yüzlerce Amerikalı politikacı, asker, bürokrat ve bilim insanının bir araya gelip, dünyada nüfusu hızlı artan ülkeleri etkileyecek, ancak kendi ülkelerine zarar vermeyecek son derece karmaşık planlar yaptıklarını iddia etmiş olur ve çoğu kez bu ölçekte bir planda ortaya çıkabilecek problemleri gözardı eder.


Komplo teorileri, bütün bu işler olup biterken birçok kişinin seslerini çıkar(a)madıklarını öne sürerler.

Mesela bir önceki örnekte verilen teoriye inanacak olursak, tüm dünyada milyonlarca masum insan ölmüş; ama bu işten yıllardır haberdar olan binlerce kişiden bir tanesi bile vicdanının sesini dünyaya duyur(a)mamıştır.

Çoğu kez komplo teorileri bir kurumu, bir ülkeyi, hatta bazen dünyayı yönetmek ya da ele geçirmek gibi amaçlardan bahsederler.

Mesela “Rothschild adlı zengin banker aile son 200 küsür yıldır dünyayı yönetmektedir.” Komplo teorilerinin en kritik noktalarında tümevarım yöntemi kullanılır; ancak tümdengelim yöntemi ihmal edilir. 3

Bir başka deyişle, komplo teorisini oluşturanlar, etrafta gözlemledikleri olayları kullanarak belli bir sonuca ulaşırlar, ancak sonradan geri dönüp, tümdengelim yöntemiyle, ulaşılan sonucun sağlamasını yapmayı ihmal ederler.

Örneğin bir önceki maddede verdiğimiz örnekte şöyle bir tümevarım çıkarsaması yapılmış olabilir:

  1. Rothschild ailesinin çok parası vardır.
  2. Başkanlık seçimlerini en çok parası olan aday kazanır.
  3. Demek ki Rothschild ailesi istediği adayı başkan seçtirir.

Eğer bu teoriyi öne süren kişi, aynı teoriyi tümdengelim yöntemiyle de açıklayamıyorsa teorinin yanlış olma ihtimali artar.

Mesela,

  1. Rothschild ailesi istediği adayı başkan seçtirir.
  2. Barack Obama başkanlık yapmıştır.
  3. Demek ki Obama’yı Rothschild ailesi başkan seçtirmiştir, gibi.

Bu teorileri yazanlar ya da anlatanlar, sıradan ya da doğal olaylara esrarengiz, muazzam ve/veya art niyetli anlamlar yüklerler.

Örneğin, 2004 yılında Endonezya açıklarında denizin 30 klom altında gerçekleşen deprem ve ardından gelen tsunami felaketinin ardında ABD ve Hindistan olduğu iddiası gibi.

Çoğu komplo teorisi, ortada olduğunu iddia ettikleri gizemin arkasında herkesi yönlendiren bir merkez olduğunu savunur.

Son olarak, komplo teorilerine inanmayan kişiler cahil ya da saf olmakla itham edilirler.
Dünyayı, hatta tarihi, son derece kudretli ve kötü niyetli güçlerin kontrol ettikleri görüşü de komplo teorilerinin merkezinde yer alır. 4


Aynı çevreler kendi ideolojik prototiplerine uymayan figürlerin kendilerinin de söz söylediği alanlarda öne çıkmasını da bir komplo olarak algılayıp algılatmaya çalışıyorlar. 

Bu kesimlerin bir başka özelliği de dünyayı kendi dünyalarından ibaret zannetmeleri. Herkes Türkiye’ye düşman; özellikle de şimdiki iktidara düşman. Yönetim kadroları bir yanlış mı yaptı, cevabı hazır: Dış güçlerin komplosu…

Bu körlük o dereceye ulaşıyor ki aslında muhafazakarlaşmadan önce kendisinin savunduğu, savunması gerektiği toplumsal sorunların ya gereksiz olduğunu düşünmeye başlıyor ya da düşman belledikleri o sorunları sahiplendiğinden sorunlara da düşman kesiliyor.

Dünyada küresel emperyalizmin eko-politiği daha çok kazanma hırsıyla gezegeni talan etmekte, bu büyük talan küresel iklim krizini doğurmakta, bu kriz ise özellikle de güney yarım kürede orman yangınları, açlık, sefalet gibi yeni sorunları tetiklemektedir.

Açlık ve sefalet ise kabile, mezhep, din, enerji savaşlarını, otoriter rejimleri beraberinde getirmektedir. Bütün bunlar birbirine bağlantılı sorunlar bütünüdür.

Evet, dünyada birçok sorun var. Bu sorunlarla mücadele eden farklı düşünsel kesimlerden birçok kişi ve sivil toplum hareketi mevcut.

Ama bu sorunları komplolarla açıklamadığımızda hem gerçekçi çözüm ve mücadele yollarından uzaklaşıyoruz hem de mistik-mitolojik bir savaşın tarafı olarak konumlandığımızdan hem muhayyel komploculara hem de kendimize çeşitli olağanüstülükler atfetmiş oluyoruz.

Türkiye’de İslamcısıyla, muhafazakarıyla, milliyetçisi ve solcusuyla temel ve ortak problemlerinden biri diyalektik düşünme yeteneğinin körelmiş olmasıdır.

O yüzden neden-sonuç ilişkilerini mantıklı, tutarlı temeller üzerinden okuyamamaktadır. Bu da özellikle çevresindeki dünyayı anlayamamasına yol açmakta.

Böylece mantıksal tutarlılık ve delil gerektirmeyen daha kolaycı açıklama tuzaklarının çekiciliğini kapılmakta: Komploculuk.

Genellikle dindar Hristiyanlarda ve New Age pagan kültlerde yaygın olan bu okuma körlüğünün benzerinin Türkiye’de de yaygın olması bu yüzden.

Öncelikle bu kolaycılığa meftun olanlar kapitalizmin işleyiş mantığını küresel emperyalizmin stratejilerini tarihini geçirdiği evreleri zayıf ve güçlü noktalarını bilmiyorlar.

Sosyal antropolojiyi, tarihsel sosyolojiyi ve yasalarını da elbet. Uluslararası ilişkiler nasıl şekillenir; bunun ekonomipolitiği nasıl dengeler kurmuştur bunları da.

Bu karmaşık düzeneği çok basit açıklamalarla ve mitolojik gerekçelendirmeler ile anlamaya çalışıyorlar; o zaman da hem depresi,f umutsuz bir ruh haline hem derin bir pasifizme savruluyorlar hem de ürettikleri kötülük tanrıları ile emperyalizmin boşluklarını kapatıyorlar.

Zaten bu yüzden komplo teorilerinin popülerleşmesi için özellikle uğraşıyor emperyalistler. Yılgınlık üretiyor, moral bozuyor, sağlıksız düşündürüyor ve kötülüğe yenilmezlik atfediyor.

 

 

1 http://www.michaelshermer.com/2010/12/the-conspiracy-theory-detector

2  http://www2.ucsc.edu/whorulesamerica/theory/conspiracy.html

http://www.urban75.org/info/conspiraloons.html

https://yalansavar.org/2012/08/14/komplo-teorileri-1-her-derde-deva/

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU