Kürt sorununun çözülememesinin tek sebebi devlet midir?

M. Xalid Sadînî Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Türkiye'de yüz yıldan fazla bir zamandır kanayan bir yara gibi sürmekte olan Kürt sorunu; kangren ve kanserden daha kötü bir hastalık gibi her gün her birimizin hayatına şu veya bu şekilde etki etmekte ve bizim normal insanlar gibi hayatımızı sürdürmemize mani olmaktadır.

Her gün bu süresiz ve "düşük yoğunluklu savaş"tan dolayı genç insanlar ölüyor. Bu ölümler her iki taraftan da ve çoğunlukla da fakir fukaraların çocukları ölmektedir. Peki neden?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, 1924 yılında İkinci Meclisin kuruluşundan 1989 yılına kadar Kürtlere yaklaşımı, Kürtlerin varlığını, insan hak ve hukukunu külliyen inkar idi.

Ancak 1989 yılından sonraki yaklaşımı kabul, nitekim Turgut Özal'ın açılımları, Süleyman Demirel ve SHP'yi meydanlarda "Kürt realitesini tanıyoruz" demeye kadar götürmüştü, ama fazladan bir hak tanınmadı ve o korkunç faili meçhuller dönemini başlatmış iken, 2000'li yılların başından itibaren de kabul artı bazı haklarını verme şeklinde tezahür etti.

Sorunun çetrefilliğinin farkındayım. Bu soruna yapılacak bir analiz ve çözüm önerisinin böylesi küçük bir makaleye sığmayacağını da biliyorum.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Takip edenler bilecekler ki son iki haftadır anadilde eğitim çerçevesinde gelişen seçmeli dersler konusunu işliyorum.

Bugün de aynı konuyu farklı bir şekilde ele almayı uygun gördüm. 

Biz Kürtler prensip olarak her zaman sorunlarımızın kaynağı olarak devleti ve devletin uygulamalarını görüyoruz.

Önceki haftalarda çuvaldızı devlete batırdık. Bu hafta da iğneyi kendimize batırmayı düşünüyorum.

Son birkaç gündür İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın İSMEK'te açtığı ve Kürtçe'yi yabancı dil mesabesinde kabul eden kursunun yarattığı sevinç ve coşkuyu sosyal medya mecralarında izledim.

Sürecin coşkusu hem hüzünlendirici ve hem de kaygı verici boyutlarda.

Zira biraz sonra izah etmeye çalışacağım gibi, İSMEK'in kurslarından çok daha yaygın, çok daha değerli ve çok daha gerekli bir faaliyet, bu ülkenin bütün ortaokullarında hem de devlet eliyle yapılması için yasal ve anayasal düzenlemesi yapılmış ve 8 yıldır devam ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütün ortaokullarında yapılabilecek ve üstelik ortaokul öğrencilerine yönelik olan bu faaliyet, ne siyasetçilerimizde ve ne de aydınlarımızda zerre kadar heyecan uyandırmazken, İSMEK'in 2-3 sınıf kursu neden bu kadar heyecana sebebiyet veriyor, anlamakta zorlanıyorum.

Bir toplumda yaşayan bütün insanların, bazı şeylerin önemini ve değerini fark etmemesine belki bir şey diyemeyiz. Ancak kendini aydın ve entelektüel sanan insanlar ile bir halk adına siyasete soyunmuş insanların bu tür şeylerin farkında olmaması çok üzücü ve hatta kahredici.

Kürtçe seçmeli dersler programı sadece belli bir ilçeyi veya bölgeyi değil, ülkenin tamamı için uygun görülmüş ve yasal olarak düzenleme altına alınmış bir haktır.

Bu hak yasal ve anayasal çerçevede garanti altına alınmış, herkese açık ve herkesin yararlanabileceği bir hak. Dolayısıyla bu hak sadece Kürt çocuklarına değil, Türkiye'de yaşayan etnik kökeni ne olursa olsun bütün ortaokul öğrencilerine verilmiş bir haktır.

Bu hakkın uygulanacağı yerler, ülkedeki bütün ortaokul ve İmam-Hatip Ortaokullarıdır.

Türkiye'de, internet verilerine göre, yaklaşık 25 bin adet ortaokul var ve bu okullarda da okuyan 7 milyon öğrenci mevcuttur.

Bu da demektir ki hükümetin kendisi, iktidar partisi ve diğer bütün siyasal partiler, bu hakkın uygulanması için gerekli çabayı gösterirse 7 milyon öğrenci bu dersten faydalanabilecek. 

Bu hakkın uygulanamıyor olmasının iki sebebi var; birincisi, Türkiye'nin hali hazırda bazı yasal ve anayasal düzenlemelere rağmen Kürt fobisinden kurtulamamış olmasıdır.

İkincisi de, bütün siyasal partilerde Kürt seçmen ve seçilenler olmasına rağmen Kürt toplumunun haklarını savunmak için sanki bir partinin görevlendirilmiş olmasıdır.

Oysa Kürtçe, sadece belli bir siyasi partiye oy verenlerin dili değil. Bu bir halkın dilidir. Bu halkın bireyleri hangi partiye oy vermek isterlerse verebilirler. Nitekim veriyorlar da.

AKP, MHP, CHP ve diğer partilere oy veren Kürtler, HDP'ye oy verenlerden daha az değildir.

Dolayısıyla HDP dışındaki diğer siyasal partilerin de bu meseleye sahip çıkması gerekmektedir.

HDP de hem hükümetle hem de diğer partilerle bir etkileşime girmeli, onlarla beraber bu sorunu çözmeye çalışmalıdır. Partilerin karşıtlığı ve düşmanlaşması sorunların ilelebet devamı etmesine sebep olacaktır. 

Gerçi her siyasal partinin hitap ettiği ve oy aldığı kesimin sorunlarına yoğunlaşması gibi kötü bir adet de var bu ülkede.

Dolayısıyla diğer partilerden ziyade Kürtler adına kurulmuş partilerin bu türden uygulanabilir ve yasal olarak düzenlenmiş konularda eşleşmesi ve bir çaba göstermesi elzemdir.

Bugün Independent Türkçe'de okuduğum bir habere göre, Türkiye'deki Kürt partileri "ulusal ittifak" için bir çalıştay düzenlendi ve bu çalıştaya "HDP, Demokratik Toplum Kongresi, Demokratik Bölgeler Partisi, Devrimci Demokrat Kürt Derneği (DDKD), İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA), Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Kürt Demokratlar Platformu-Kuzey (PDK-Bakur), Kürdistan Demokrat Partisi-Türkiye (PDK-T) temsilcileri ile birlikte kanaat önderleri ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı."

Yukarıdaki partilerin sayısı 8’dir. Bir de katılmayanlar var. Yine aynı haberde; "Çalıştaya HÜDA PAR, HAK PAR, PAK ve PSD katılım göstermedi" deniyor. Burada da 4 parti var. Bunların dışında Pakurd, Azadi vb. oluşumlar olduğunu da biliyoruz.


Peki, bütün bu siyasal partiler 'Kürtçe seçmeli ders' konusunda ne yapıyor?

Bu partiler, bu oluşumlar çok afakî olan "ulusal ittifak" gibi olması mümkün olmayan işler üzerine edebiyat yapacaklarına Kürtçe ana dilde eğitim gibi somut, elle tutulabilir ve uygulanabilir, üstelik yasal ve anayasal olarak garanti alınmış bir hakkın uygulanması için neden bir çaba sarf etmiyorlar?

"Olması mümkün olmayan ulusal ittifak gibi işler" dedim ya, çok eleştiri olacak. Lakin yeryüzündeki hiç bir ulus tam anlamıyla bir ittifak kuramamıştır. Dünyanın en uygar memleketlerinden, en geri olanlarına kadar dünyadaki milletlerin şimdiki içişlerine bakarsanız ne kadar doğru söylediğimi anlarsınız...

Milletler, ancak belli bazı konularda ittifak sağlayabilirler. Kürtler içinde bu ana dilde eğitim konusudur.

Siyasi partiler, bunu gündemlerine almadıkları ve bunu uygulayabilecek partilerle veya hükümetle eşleşmedikleri müddetçe bunun gerçekleşmesi de imkansızdır.

İşte bu yazının başlığındaki sorunun cevabı burada; Kürt sorununun çözülememesinin tek sebebi devlet değildir. Bu sorunun en önemli sebeplerinden biri de Kürt siyasetidir.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU