Ürdün'ün İsrail'e yönelik tavrı yumuşuyor mu?

Ürdünlülerin son iki yıl içinde İsrail’in Ürdün’e yönelik bir takım provokatif eylemlerine tanık olmalarına rağmen, bu eylemlerin halk arasında büyük bir etki yaratmadığı görüldü

Yapılan bir anket, Ürdün’de İsrail’i bir tehdit olarak görenlerin sayısının yüzde 24’ü aşmadığını ortaya koydu / Fotoğraf: İsrail’in Amman Büyükelçiliği

Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen Ürdünlü gençler, birkaç gün önce hayata geçirilen İsrail'den doğalgaz ithal etme anlaşmasına karşı koymak için iki yıldır ‘İşgalci düşmanın doğalgazı’ adlı karşıt bir kampanya yürütüyorlardı.

Bu gençler, Ürdün hükümetinin kararında herhangi bir değişiklik yaratacak bir etkiye ulaşamadılar. Sosyal medya üzerinden yürüttükleri kampanya, Ürdünlüler arasında herhangi bir etkileşime neden olamadı. Bu durum bazı kişileri, Filistin sorunun Ürdün’deki etkisini yitirdiği, direniş hareketleriyle olan dayanışmanın azaldığı ve Ürdünlülerin, bu hareketlerin liderinin İsrail’le mücadele edeceklerine yönelik güvenlerini kaybettikleri şeklindeki görüşlerini ifade etmeye itti.

İsrail’in Amman'daki Büyükelçilik binası veya el-Hüseyni Camii'nin önü yıllardır Ürdünlü sol eğilimli grupların ve artık insanları bir araya toplama etkisini kaybeden Müslüman Kardeşler’in (İhvan) gösterilerinin vazgeçilmez adresiydi.

Endişe verici sinyaller

Ürdün’ün son zamanlarda İsrail ile ilişkilerinde yaşanan bazı olaylar, ülkedeki normalleşme karşıtı eylemciler arasında şu sorunun sorulmasına neden oldu;

"Nüfusunun yarısından fazlasını Filistinlilerin oluşturduğu Ürdün, ne oldu da Filistin davasına olan ilgisini kaybetti?"

Burada bazı endişe verici işaretler ön plana çıkıyor. Ürdünlülerin ‘merkezi bir mesele’ olarak gördükleri Filistin meselesinin, artık günlük hayatlarındaki kaygıları nedeniyle geri planda kaldığı görülebilir. Filistin davası halk arasında artık eskisi kadar gündemde değil.

Ürdün Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından yapılan bir anket, Ürdün’de İsrail’i bir tehdit olarak görenlerin sayısının yüzde 24’ü geçmediğini ortaya koydu.

Gözlemcilere göre bu, Ürdün'ün iki taraf arasındaki Vadi Araba Barış Anlaşması’nı feshetme tehdidi çerçevesinde iyice gerilen Ürdün-İsrail ilişkileri karşısında oldukça küçük bir oran.

Ürdün, birçok Arap ülkesinde olduğu gibi, iç krizlerle boğuşuyor.

İsrail Ulusal Güvenlik Araştırma Enstitüsü tarafından 2015 yılında yayınlanan bir çalışma, İsrail ile Filistinliler arasındaki çatışmanın Arap halklarının büyük bir kısmı için önemli meseleler arasında artık dördüncü sırada yer aldığını gösterdi.

Ürdünlülerin son iki yıl içinde İsrail’in Ürdün’e yönelik bir takım provokatif eylemlerine tanık olmalarına rağmen, bu eylemlerin halk arasında büyük bir etki yaratmadığı görüldü.

ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasına karşı yapılan gösterilerde veya kutsal mekanların Haşimi Krallığı’nın korumasında kalmasını desteklemek amacıyla yapılan gösterilerde ya da iki Ürdünlünün İsrailli bir sınır muhafızı tarafından öldürülmesi gibi henüz taze olan bir olayda sokağa çıkanların sayısı birkaç bini geçemedi.

Bu rakam, son 10 yıl içinde yapılan diğer gösterilerin yanında oldukça zayıf kalıyor.

Normalleşme hız kazanıyor

Son yıllarda normalleşmenin hızı, normalleşmeye karşı olan direnişçi eylemciler tarafından bireysel olarak tanımlansa da, dikkate değer ve benzeri görülmemiş bir artış yaşadı.

2017 yılında İsrail merkezli haber ağı i24NEWS’in haberine göre İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin ile Ürdünlü aşiretlerin önde gelen isimleri bir araya geldiler.

İsrail Devlet Radyosu’na göre bir yıl sonra, bir grup Ürdünlü avukat ve hukukçu İsrail'in Amman Büyükelçiliği’nin davetlisi olarak İsrail'i ziyaret ettiler.

2015 yılında, Ürdünlü dernekler aracılığıyla işgal altındaki bölgelerdeki Ürdünlü ve İsrailli öğrenciler için eğlence gezileri düzenlendi.

Aynı yıl Ürdünlü doktorlar İsrail'de düzenlenen uluslararası bir konferansa katıldı. Bugün, İsrail Araştırmaları Merkezi’nde İsrail meselelerini araştırmak ve İbranice eğitimi almak için okuyan Ürdünlü altı öğrenci bulunuyor.

Filistin topraklarına veya 1948'de işgal edilen bölgelere vize almak amacıyla İsrail’in Amman’daki Büyükelçiliği’ne başvuran Ürdünlülerin sayısı düzenli olarak her yıl artıyor.

İsrail işgali altında Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmenin tanımı konusunda tartışmalar yaşanırken Ürdünlü turizm şirketleri Mescid-i Aksa'nın ziyaret edilmesini teyit eden dini bir fetva sonrasında Filistin topraklarına geziler düzenlemeye başladı.

Binlerce Ürdünlü sosyal medya kullanıcısı, ‘İsrail Ürdün’de’ (Israel in Jordan) sayfası ve İsrail Dışişleri Bakanlığı gibi resmi İsrail hesaplarını Facebook'ta ilgiyle takip ediyorlar.

Ürdünlüler ayrıca İsrailli gazeteci Edi Cohen ve İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee gibi İsrail'in güvenlik ve siyaset alanında önde gelen isimlerini de takip ediyorlar.

Siyasal gerçekçiliğin destekçileri

Birçok Ürdünlü, Ürdün'ün İsrail ile ilişkisini ‘siyasal gerçekçilik’ ile yönetilmesini destekliyorlar. Bunların arasında adının açıklanmasını istemeyen Ürdünlü bir gazeteci de bulunuyor.

Duyguların, söylemlerin ve sloganların günümüz dünyasında yerinin olmadığını savunan Ürdünlü gazeteci, Amman ve Tel Aviv arasındaki ilişkinin, tıpkı Türkiye ile İsrail arasındaki dil gibi bir dille yönetilmesi gerektiğini düşünüyor.

Ürdün hükümeti, Vadi Araba Barış Anlaşması’nın Filistinlilere ve Filistin davasına Ürdünlülere hizmet ettiğinden daha fazla hizmet ettiği şeklinde bir söylem geliştirdi. Böylece Ürdün, Kudüs’te Haşimi Krallığı’nın vesayetini sürdürmesi nedeniyle Filistin’in dünyadaki tek çıkış kapısı haline geldi.

Vadi Araba Barış Anlaşması’nın üzerinden 24 yıl geçerken Ürdün'de siyasal gerçekçiliği destekleyenlerin sayısı da giderek artıyor.

Fakat birçoğu kimliğini açıklamaktan korkuyor. Duygusal söylemleri reddeden bu kişiler, İsrail'in Ürdünlülerin zihninde normal bir komşu ülkeye dönüşmeden de gerçekçi bir tutum sergilenmesini istiyorlar.

Aynı şekilde Ürdün'deki normalleşme karşıtlığının, artık halkın farkındalığını fazla etkilemeyen eski araçlarla düzenlenen gösterilere dönüştürülmesini eleştirerek, bunun başarıları sınırlandığını düşünüyorlar.

Okul müfredatlarında Filistin yok

Ürdünlü akademisyen Zukan Ubeydat, Barış Anlaşması’nın imzalandığı 1994 yılına kadar Ürdün eğitim sisteminde Filistin sorununun aşılanmasına önem verildiğini ancak artık okul müfredatlarında Filistin sorununa dair herhangi bir ifadenin yer almadığını söyledi.

İlgili bağlamda birkaç yıl önce ilköğretim dördüncü sınıf eğitim müfredatında yapılan bir değişiklik halk arasında öfkeye ve itirazlara neden olmuştu. Yerel basında hükümetin eğitim politikalarını hedef alan sert eleştiriler yer aldı. İlk ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan ders kitaplarında yer alan bir haritada, Filistin yerine İsrail’in adının yazması nedeniyle patlak veren olayda yetkililer, dışarından yapılan baskılara uymakla suçlandı.

İsrail’de çalışma talebi

İsrail Dışişleri Bakanlığı, Eylat’ta çalışan Ürdünlü işçilerin sayısının artmasına izin verileceği yeni bir anlaşma imzaladığını açıkladı. Bununla birlikte Ürdün’de İsrail'e yönelik düşmanca tutumdaki gerilemenin işaretleri, İsrail'de çalışmaya giden Ürdünlülerin sayısındaki artışla örtüşüyor.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre Eylat’ta çalışma izni verilen Ürdünlü işçi sayısı 2 bine çıkarılacak.

Ürdünlülerin Eylat'ta çalışmaları, Ürdün ve İsrail arasında 2000 yılında Ürdünlü bir istihdam şirketi aracılığıyla imzalanan bir protokole tabidir.

Eylat’taki Ürdünlülerin çoğu inşaat ve otel hizmetleri sektörlerinde çalışıyorlar. Bununla birlikte Ürdünlü işçiler, İsrail’in karmaşık güvenlik önlemlerine uymak zorundalar.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Seda Demiröz

independentarabia.com/node/84346

DAHA FAZLA HABER OKU