Britanyalı Müslümanlar, Muhafazakar Parti iktidarında "gelecekten endişe duyuyor"

Sayeeda Warsi, Johnson'ın partisinin İslam'la "ilişkisini iyileştirmeye başlamak zorunda" olduğunu söyledi

Boris Johnson daha önce yaptığı açıklamalar nedeniyle İslamofobiyi körüklemekle suçlanmıştı (Reuters)

Britanyalı Müslümanlar, genel seçimdeki ezici zaferinin ardından Boris Johnson'ın Muhafazakar Partisi iktidarında gelecekleri için endişe duyduklarını ifade etti.

Britanya Müslüman Konseyi (MCB) yaptığı açıklamada "siyasetimizdeki ve iktidar partimizdeki bağnazlığa dair uzun süredir kaygılı" olduklarını söyledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Muhafazakar Parti'nin eski eşbaşkanı ve kabine üyesi Sayeeda Warsi, yaptığı uyarıda Muhafazakar Parti'nin İslam'la "ilişkisini iyileştirmeye başlamak zorunda" olduğunu söyledi.

Bir paylaşımda, Warsi ekledi, “#TommyRobinson ve #KatieHopkin’in onaylamaları ve meslektaşların her ikisini de retweet etmeleri hayli rahatsız edici. #İslamofobi'ye dair bağımsız bir soruşturma ilk adım olmalı. Irkçılığın kökünü kazımak için verilen savaş artık kuvvetlenmeli" dedi.

MCB'den Harun Han cuma sabahı şunları söyledi:

Johnson'ın elinde çoğunluk var, ancak ülkedeki Müslüman toplumları arasında aşikar bir korku mevcut. Seçim kampanyası dönemine siyasettemizdeki ve iktidar partimizdeki önyargılara dair uzun süredir devam eden kaygılarla girdik. İslamofobinin artık hükümet için "pişirilmeye hazır" olmasından endişe duyuyoruz. Başbakanın tek ulus görüşüne sahip Muhafazakar Parti üyesi olduğuna dair yaptığı ısrarı anlıyoruz. Gerçeğin böyle olmasını samimiyetle umuyoruz ve tüm cemiyetlerle etkileşime geçerek ülkeyi merkezden yönetmesini tavsiye ediyoruz.

MCB, Birleşik Krallık'ta (BK) Müslümanların oluşturduğu en büyük örgütlenme.

Öte yandan Antisemitizme Karşı İşçi Parti'si grubu da Muhafazakarların 1987'den bu yana en iyi sonucu aldığı ve İşçi Partisi'nin 1935'ten bu yana en kötü sonuca ulaştığı seçim sonuçlarının, "kurumsal anlamda ırkçı" diye tarif ettikleri partide Jeremy Corbyn'in liderliğine dair "ezici bir hüküm" olduğunu söyledi.

Grup açıklamasında şunları ekledi:

Bu seçim sonuçlarına dair üyelerimizden gelen genel tepkinin kaynağı rahatlamadır. Fakat öfkeye neden olan bu duygunun altında İşçi Partisi'nin anti-semitizm zehriyle başa çıkmada tamamen başarısız olarak Britanyalı Yahudi cemiyetini ciddi bir tehlikenin kıyısına getirmesi yatıyor. Bir sonraki lider, Corbyn'in Yahudi karşıtı nefret mirasıyla baş etmek için tüm gerekli önlemleri almaya hazırlıklı olmalı, bunun içinde Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu soruşturması için tam işbirliği yapmak da yer alıyor. Bunun gerçekleştirilmesinde başarısız olmak İşçi Partisi'ne yalnızca daha fazla seçim felaketi getirecek.

İşçi Partisi'ndeki anti-semitizm konusunda açıksözlü olan, Jewish Chronicle isimli derginin editörü Stephen Pollard, partinin yeni liderinin bu kültürü değiştirmek zorunda olduğunu ifade etti. Pollard, Twitter'da yaptığı paylaşımda:

Yahudi nefretine olanak tanıyan yönetim olmasına karşın bu üyelerden yayıldı.

Corbyn, Phil Schofield ve Holly Willoughby'ın sunuculuğunu yaptığı televizyon programı This Morning'deki röportajında partisini parçalayan antisemitizm tartışması için özür dilemeye zorlanmıştı. İşçi Partisi lideri özür dilemeyi seçim kampanyasının başında Andrew Neil sorduğunda reddetmişti. İşçi Partisi lideri "yaşanan her şey için çok üzgün olduğunu" söylemiş fakat bu sorunla ilgilendiğine dair ısrar etmişti.

Corbyn cuma günü verdiği röportajda şunları söylemişti:

İşçi Partisi'nde anti-semitizm konusunda işe yaramayan bir sistem devraldım. Bununla baş etmek için kural değişiklikleri yaptım ve bunlar şu anda yürürlükte. Ancak anti-semitizmin toplumumuzda çok büyük bir bela olduğunu düşünüyorum ve bunu her zaman kınarım, her zaman kınadım ve her zaman kınayacağım.

Birleşik Krallık'ın hahambaşı Ephraim Mirvis, Facebook'ta yaptığı paylaşımda, parlamenterlerin kendi partilerinin içindekiler de dahil artık yerleşik sosyal sorunlarla baş etme görevinin olduğunu söylemişti.

Mirvis şöyle yazmıştı:

Seçimler bitmiş olabilir ancak anti-semitizmin yeniden dirilmesiyle ilgili endişeler büyük oranda devam ediyor. İslamofobi, ırkçılık ve önyargının diğer çeşitleri siyasi partilerimiz tarafından da halka tanıtıldığı için cemiyetlerimize sıkıntı vermeye devam ediyor. Bu ülkeyi bir araya getirmemiz, toplumun tüm kesimlerinden insanların seslerinin duyulmasını ve saygı görmesini temin etmek hayati önem taşıyor. Ortak değerlerimize odaklanmalı, tüm nefreti ve önyargıyı arkamızda bırakmalıyız.

Seçim kampanyası sürecinde Johnson, daha önce peçe takan kadınların "posta kutusu" gibi göründüğünü söylediği için yoğun biçimde eleştirilmiş ve Britanya'daki yaygın ırkçılığa kişisel olarak katkı yapmakla suçlanmıştı. Johnson eleştirileri, "ülkede kadınların ne isterlerse onu giymelerini sağlayacak güçlü bir liberal savunma başlattığını" söyleyerek karşılık vermişti.

Cuma sabahı gerçekleştirdiği zafer konuşmasında başbakan, yeni hükümetinin "Woking'ten Workington'a; Kensington'dan, gururla söylüyorum, Clwyd South'a; Surrey Heath'ten Sedgefield'e; Wimbledon'dan Wolverhampton'a tam anlamıyla herkes" için çalışacak "tek bir ulus" olması konusunda ısrar eden bir açıklama yaptı.

The Independent, yorumlarını almak için Muhafazakar Parti'yle irtibata geçti.

 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news/uk

Independent Türkçe için çeviren: Umut Can Yıldız

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU