Mehmet Şimşek ekonomi politiğinin nimetlerini ne zaman göreceğiz?

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Mehmet Şimşek tarzı ekonomi politik konusunda Sayın Bakan Şimşek atanmadan önce de atandıktan sonra da sürekli sorgulamalar yaptık.

Bu ekonomi politiğin, aslında ülkede beklenen ekonomik rahatlamayı ve büyümeyi gerçekleştirmeyeceğini birkaç kez ifade ettik.

Neydi Mehmet Şimşek tarzı ekonomi politik değerlendirmelerimiz?

Mehmet Şimşek tarzı ekonomi politikte; 

  • Faizleri sürekli artıracaksınız. Çünkü enflasyonu baskılamak ya da enflasyonu düşürmek için faiz artırımı gerekiyor.
     
  • Bunun yanı sıra, dış borç alacaksınız yani kredi sağlayacaksınız sağlayabildiğiniz kadar.
     
  • Ve bununla birlikte yapabildiğiniz kadar da ihracat yapacaksınız.

Mehmet Şimşek tarzı ekonomi politik, "bunların toplamı bize hem enflasyonun düşüşünü hem de ekonomik rahatlama gerçekleştirecektir" diye bir iddiadır aslında.
 


Biz ise bunu şöyle eleştirmiştik:

Siz faizleri artırırsanız, bu, piyasada paraya olan talebi düşürecek demektir.

Dolayısıyla piyasada para kısıtlı haline gelecek.

Paranın kısıt hali gelmesi, paranın maliyetinin artırılması demektir.

Paranın maliyetinin artırılması, finansman maliyetlerini artıracaktır.

Finansman maliyetlerinin artırılması, ürünlerin maliyetlerini artıracaktır.

Ürünlerin maliyetlerinin artırılması da enflasyon olarak tekrar yansıyacaktır.

Bu zincir böyle yürür.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ve her zaman şunu söyledik;

Faizlerin artırılması ile real üretim ile real ekonomi arasında nitelikli bir ilişki vardır.

Bu ilişki dengeye hangi seviyede ulaşacak?

Yani uyguladığınız ekonomi politik ne zaman dengeye ulaşacak?

Hangi oranlarda dengeye ulaşacak?

Şimdi faizi ilelebet artıracak değilsiniz.

Çünkü enflasyon, devalüasyon ve faiz arasında bir ilişki vardır.

Bu ilişki, bu üçünün başat olarak seyretmesini, devam etmesini gerektirir.

Şimdi siz faizleri artırdığınız zaman enflasyon da artar, kurlar da artar.

Nitekim daha önceden kurları baskılamak için KKM uyguladınız.

Onun sonucunun daha büyük bir felakete ulaşacağını gördünüz ve oradan vazgeçtiniz.

Şimdi peki bu hangi seviyede denkleştirilecek de bir artış olacak?

Yani ne zaman durduracaksınız faiz artışlarını?

Bize göre faiz artışlarının durdurulmasının kriteri enflasyon, devalüasyon ve faizin başat olarak birbirlerine yakın seyreder hale gelmesidir.

Peki bu, hangi seviyede bu hale gelecek?

Ki bu seviyeyi biz nerede göreceğiz?

Biz bu seviyeyi kişi başına düşen milli gelirde görebiliriz.

Peki 1 yıla yıldan fazla olan bu uygulamaların neticesinde ulaştığımız yer neresi?

Bakın ulaştığımız yer şu:

  • Yatırımlar durdu.
  • Harcamalar durdu.
  • İstihdam beklendiği gibi artmıyor.
  • Enflasyon artıyor.
  • Ücretlerin ücretleri bu enflasyon karşısında eriyor.
  • Yeni zamlar enflasyon artışını karşılamaya yeterli olmuyor.

Peki ne oluyor?

Sonuçta halk fakirleşiyor.

Orta direk kayboluyor.

Fakirler çok daha fakir hale geliyor.

"Efendim kişi başına milli gelirde bir artış var" diyeceksiniz…

Peki, kişi başına olan milli gelirdeki artış nereden kaynaklanıyor?

Sürekli Avrupa'ya ve dışarıya yapmış olduğumuz ihracattan kaynaklanıyor.

Bölgesel olarak kuzeyde Ukrayna ile Rusya arasındaki kargaşa ve onun neticesinde Avrupa, Rusya'dan doğalgaz almıyor maliyetleri çok yükseldi.

Yükselen maliyetler ve orada da bize göre nispi de olsa- yükselen enflasyon ve yükselen faizlerin neticesinde Avrupa'daki üreticiler "Biz bu maliyetlerle üretim yapamayız" dediler.

Ürünlerinin niteliklerini Türkiye gibi üretim merkezlerine gönderdiler, buralarda üretim yaptırıyorlar.

"İhracatlar rekorları kırıyoruz" denilen durumun arkasındaki real hikaye bu.

Biz onların yapmak istemedikleri, maliyetlerin de altında üretim yaptığımız için ihracat rekorları kırıyoruz.

İhracat rekorları kırıyoruz da ne oluyor?

Bir avuç adam daha da zengin oluyor,

Fakirler daha da fakir oluyor.

Bir nevi sermaye transferi gerçekleştirilmiş oluyor.

Peki bu halihazırda dengeye kavuştu mu?

Hayır.

TÜİK'in işlenmiş, proses edilmiş verilerine göre bile enflasyon yüzde 70’e dayandı.

Merkez bankasının politika faizi yüzde 50 ama bunun çok çok üzerinde faizler işlendiğini biliyoruz.

Ve hala da bu denge, bu gidişat, bu yuvarlanış ekonomideki bu kriz ne zaman sonlanacak bu konuda herhangi bir öngörü yok, bilgimiz yok.

Daha doğrusu ekonomi idare edenlerin bilgisi yok.

Ne diyor Sayın Bakan:

Enflasyon Türkiye'de gerçekten çok yüksek.

E peki enflasyon çok yüksekten ne olacak?

Merkez bankasına sorarsanız, diyecek ki "Biraz daha faizleri artırmamız lazım."

Çünkü merkez bankasının tek bir görevi var, o da fiyat istikrarını temin etmek.
Üstelik bu, kanunen tanımlanmış görevdir.

Fiyat istikrarını temin etmek için faizleri artıracak.

Bu ise, Türkiye için geçerli değil.

Siz faizlerin enflasyonu düşürmek için faizleri artırmanız nerede geçerli olabilir?

Refah seviyesi çok yüksek Amerika gibi, Avrupa'daki insanlar gibi, Kanada'daki insanlar gibi o toplumlarda olabilir.

Siz aslında faizleri artırarak ne yapıyorsunuz?

Tüketim iştahını kapatıyorsunuz.

Tüketim iştahını kapattığınız zaman da bu, talep kısılacak demektir.

Talep kısıldığı zaman arz kısılacak.

Bu da arz-talep aşağı doğru bir seviyede dengeye ulaşacak demektir.

O ülkelerde bu kısıtlamalar lüks tüketimlere yönelir.

İnsanların refah seviyesi artıkça, paraları yani kişi başına düşen milli gelirleri çok çok artıkça, artık mesela olmayacak tüketimlere, lüks tüketim, israfa yönelirler.

Dolayısıyla bu talebi, bu tüketimi kısmak için siz kredileri düşürebilir; yani faizleri artırabilirsiniz.

Ama Türkiye'de ne yapıyor?

Türkiye'de ise gelmiş olduğumuz durumda orta direkt kayboluyor.

Ücretlerin ücretleri enflasyon karşısında sürekli eriyor.

Artı insanlar yaşamak için tüketim yapar hale geldi.

Yani tüketim seviyemiz öyle bir noktaya geldi ki, düşünün enflasyonun en yüksek bileşeni gıdada.

Yani insanlar yaşayabilmek için, hayatlarını sürdürebilmek için almak zorundalar, alışveriş yapmak zorundalar, tüketmek zorundalar.

Siz bu tüketimi dahi kısmaya çalışıyorsunuz.

Yani bu Türkiye'de çalışmaz.

Peki ne olacak bunun sonunda?

Bunun sonunda klasik döngüye girmiş oluyoruz.

Zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olacak.

Orta direk yok olmamak için, hayatta kalabilmek için ne yapacak?

Varlıklarını, sermayelerini tüketmeye başlayacaklar.

Sermayelerini yiyecekler, varlıklarını satacaklar.

Onun için bu ekonomi politiğin sonu sermaye transferine, varlık transferine gider, oraya sebep olur diyoruz.

Ve şu soruyu sormak hem hakkımız hem de size vazifenizi hatırlatma açısından bir görevimizdir:

Siz bu faiz artışlarıyla enflasyonu hangi oranda dengeleyeceksiniz?

Artır artır artır… nereye kadar?

Yüzde 100 faiz artırdığınızda mı enflasyonda 100’lerde yakalayacaksınız?

Neyi yakalayacaksınız?

Enflasyon, devalüasyon ve faiz başat gider…

Paranın bunlardan birinden birini tercih etmediği dengeye ulaştığı noktayı bize gösterir.

Bu noktayı nerede yakalayacaksınız?

Kişi başına düşen milli gelir açısından hangi oranı yakalayacaksınız?

Diyebilirsiniz ki, "Efendim biz bu oranları yüzde 150’de yakalayacağız."


Peki o zaman kişi başına milli gelir ne olacak?

Eğer mevcut yapıdaki gibi, tamamen yabancıya üretmeye devam ederseniz; belki kişi başına düşen milli gelir artar ama insanlardaki fakirlik de artar.

Zenginle fakir arasındaki oran, yani gelir dağılımı adaletsizliği inanılmaz seviyelere ulaşır.

Dolayısıyla yapmanız gereken nedir?

Bir yerde bu nitelikli dengeyi, kişi başına düşen milli geliri de düşünerek çok düşük seviyelerde sağlamanız gerekiyor.

"Efendim biz arttıralım bakalım nerede tutturacağız?"


Eğer hakikaten böyle düşünüyorsanız, Sayın Bakanın şaşkınlıkla "Evet, enflasyon çok yüksek" demesinin arkasında böyle bir plansızlık böyle bir öngörüsüzlük yatıyorsa -ki öyle olduğunu düşünmüyorum ama- böyle bir şey varsa, bu demektir ki bizim ülkenin ekonomik gidişatı 94 krizinden de daha büyük bir krize doğru hızla yuvarlanan bir gidişattır.

Böyle olmadığını varsayarak neticede sorumumuz tekrar ediyoruz:

Enflasyon-devalüasyon-faiz üçlüsünü tetikleyen faizdir…

Bu faiz artışları nereye kadar yapacaksınız?

Ki biz bunu vatandaşta kişi başına düşen milli gelir artışı olarak görelim;

Artı bu milli gelirin dağılımının da adil olduğunu da görelim.

Yani hem enflasyon-devalüasyon-faizi dengeye ulaştıracaksınız, hem kişi başına düşen milli geliri artıracaksınız, hem de milli gelir dağılımının adil bir dağılım olduğunu da söyleyebileceksiniz…

Bu oran nerede bir dengeye ulaşacak?

Soru budur.

Baştan beri sorduğumuz budur.

Bu soru üzerinde değerlendirmeler yapıyoruz.

Bu soru üzerinde değerlendirme yapmaya devam edeceğiz.

Cevaplarını da aşikâr geren ya da zımnen ekonomi idaresinden bekliyoruz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU