Kışkırtma ve kıyametçilik eğilimleri karşısında müjdeleme ve muştulama!

İllüstrasyon: Freepik

Kıyametçilik ya da kıyamet edebiyatı, dünyanın sonunu anlatan bir ifadedir lakin daha geniş ve kapsamlı anlamda, genellikle yaşanmayan bir şeyin yaşandığını veya yaşanan ve aklın reddettiği bir şeyin yaşanmadığını anlatır.

Böylece, kıyametçiliğe göre örneğin, ölüler mezarlarından dirilir ya da tüm çocuklar ölür, ya da bir sel tüm dünyayı süpürür, ya da ağaçlar yırtıcı canavarlara dönüşür ya da bu tür garip şeyler olur.

Eski Ahit'te Yahudi peygamberler, özellikle İşaya (Yeşaya), halklarına kıyamete dair uyarılarda bulunmakta ve bu halkın Tanrı'nın emrine itaatsizlik etmeye devam etmesi halinde nelerle karşılaşabileceğini açıklama konusunda mahirdiler.

Eğer o peygamberler kızmasalardı ve o genişletilmiş imgeleri ve fantezileri açıklamasalardı, dünya edebiyatı kendisini dünya edebiyatı yapan şeylerin çoğunu kaybederdi.

Ancak bu kıyametçilik sonucunda edebiyatın elde ettiği kazanımlar, hayatın ne kadar kırılgan olduğunu, insanların başına gelebilecek tehlikelerin boyutlarını da duyuruyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Gazze Şeridi'nde devam eden savaşı yapılanları, söylenenleri, bunlara eşlik eden tehdit ve korkutma ifadelerini veya her iki taraftan gelen övüngen zafer açıklamalarını takip edenler, neredeyse kıyametçi görüşün, gerçekçiliği açısından hakikatle yarıştığını hissederler.

Savaşan iki tarafının buna dair verdiği örnekler sayılamayacak kadar çok iken, bunların gerçekleşmesi ya da bir kısmının gerçekleşmesi ihtimali, diğer anlamların değiştiğinin yeterli bir göstergesidir ve tek değişim bile sonun işaretlerinden biridir.

Çoğu zaman sahibinin yenilgisine zemin hazırlayan dünyadan giderek artan şekilde yabancılaşma ve izole olmanın gölgesinde, İsrail'in kapsamlı ve kesin bir zafer elde etmesini ne tanımlayabilir?

Çılgın yerleşimciler, eşyanın doğasını şiddetle değiştirmeleri için nasıl serbest bırakılır?

Yeraltı tünellerinde mahsur kalan bir takım kişilerin, Filistin halkı için denizle nehir arasında sarsılan bir zafer elde edeceklerini iddia etmelerine ne ad verilir?

Bu, doğrudan kendisinden bahsedenlerin ötesine geçerek, onu inanç ve kutlama ile karşılayanlara kadar uzanan bir doz mantıksızlık içerir. Öyle ki, bir an için bu mantıksızlık aklın özüymüş gibi görünür.

Durum şu ki, İsrail'in yedi aydan fazla süre boyunca günlük olarak gerçekleştirdiği yaygın bir suç eylemi olarak "soykırım" fikri ya da ondan önce 7 Ekim eyleminin ifade ettiği niyetler, ölümlerin sayısında, sakinlerin tahliyesinde, toprakların işgalinde, çocukların açlığında ve var olan her şeyin değişmesinde bizimle birlikte yaşayan bir kıyametçi özlemi içinde barındırıyor.

Modern tarihimizde ve özellikle Arap Maşrık (Levant) bölgesinde soykırım ve soykırımcılığın birçok kez yaşandığını hatırladığımızda, bir olayın kıyamet gibi olmasının, o olayın gerçekleşmesine karşı bir garanti olmaması bizi dehşete düşürür.

Bu tablo, kesinlik, mantıksızlık ve yıkımla dolu böyle bir durum karşısında insanın içine düştüğü felç ve çaresizliğe değinmeden tamamlanmış sayılmaz.

Bu, nükleer silah kullanma olasılığının yaratacağı sonuçlardan çok da uzak değil, özellikle de böyle bir olasılığın kullanılmasını teşvik eden geniş bir kitlenin olduğu bir dönemde!

Peki, bugün ister bölgemizde ister dünyada herhangi bir kimse "son" fikrini, içerdiği tüm kıyametçi bilinçle, bir "başlangıç"a dönüştürebilir mi?

Böylelikle şiddetten siyasete, ilişkileri kesmeden uzlaşılara, savaştan barışa kademeli bir geçiş mümkün mü?

Savaş alanını kuşatan ve kaplayan çaresizlik ve felç göz önüne alındığında veya etkili siyasi güçlerin tamamen İsrail ile aynı safta olanlar ile hiçbir nüfuza sahip olmayanlar arasında dağılmalarının gölgesinde, dahası ne pahasına olursa olsun zafer fikrinin diğer tüm fikirler üzerindeki hakimiyeti altında böyle bir soru, bir tür müjdecilik gibi görünebilir.

Ancak zaten devasa boyutta olan felaketin bugün ulaştığı boyut, başka bölge ve ülkelere yayılma ihtimali, insani ve ahlaki bir hedef olarak savaşı bitirmeyi, diğer tüm hedeflerden ve taraflardan herhangi birinin olası her türlü kazanımından öncelikli kılmakta diretiyor.
 


Siyasetin şansı yok ya da neredeyse yok gibi göründüğünde, bir politika, amaç ve slogan olarak müjdeciliği öne çıkarmakta, çeşitli yer ve mekanlardan üzerimize gelen kıyametçilik karşısında ona sarılmakta yanlış bir şey yoktur.

Radikalizmi ve yok ediciliği ile savaş bilincinin yükselişinin gölgesinde günümüzde müjdeci görünen iki denklem ise aynıdır ve değişmez:

  • Filistin halkının bir devlete sahip olması siyasi, hukuki ve ahlaki açıdan gereklidir ve bu şekilde sorunun yarısı çözülecektir.
     
  • İsrail'i ortadan kaldırma yanılsamasından vazgeçmek, çatışmaları her türlü ortadan kaldırma ve silme yoluyla çözme zihniyetini terk etmek gerekiyor. Sorunun çözümünün diğer yarısı da burada yatıyor.

Araçların zayıflığı ve hazırlıkların zayıf olması nedeniyle bu, müjdecilik olarak mı değerlendirilmeli? Belki.

Ancak müjdecilik, nefret edenler bundan nefret etse bile, yine de hepimizi tükenmez bir iştahla devasa bir toplu mezara gönderecek kışkırtmadan daha iyidir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu makale Independent Türkçe Londra merkezli Şarku'l Avsat gazrtesinden çevrilmiştir.

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU