Türkiye'nin iyi yönetilmediği, yönetimde ciddi sorunların olduğu noktasında halkın hemen hemen tamamı müttefik.
En koyu AK Parti'liler bile ekonominin çok iyi olduğunu, adalet sisteminin, hukuk sisteminin, eğitimin, sağlığın, ulaştırmanın dört dörtlük olduğunu söyleyemiyorlar.
Peki, bu kadar iyi yönetilmeme noktasında bir ittifak varken, neden muhalefet bir atılım yapamıyor? Neden girdiği bütün seçimleri kaybediyor?
İşte temel sorun bu.
Yıllardır Türkiye'de bir muhalefet cephesi kurulmaya çalışılıyor.
Ama ne yapılırsa yapılsın, hangi ittifak olursa olsun, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığından tutun Muharrem İnce'nin adaylığına kadar iktidar yine şu veya bu şekilde yüzde 52 oy alıyor, muhalefet ise yüzde 48'i aşamıyor.
Tıpkı CHP'nin bir türlü yüzde 25'ten 26'ya gelememesi gibi.
Tabii burada da esas konu, ana muhalefet partisi olan CHP'nin durumu.
CHP, 1946'dan bu yana girdiği bütün genel seçimlerde bir türlü halkın yarıdan fazlasını arkasına alamıyor ki çok uzun bir dönemde ancak çeyreğine hitap edebilir.
Bu yönüyle baktığımız vakit Türkiye'de bir iktidar sorunu yok.
Niye yok?
Süleyman Demirel de eleştiriliyordu, ondan evvel Demokrat Parti de eleştiriliyordu, ondan sonra gelen Özal da eleştiriliyordu.
Ama bu eleştirilerin ete kemiğe büründüğü ve alternatif bir sisteme dönüştüğü, halkı kucakladığı bir dönem olmadı, olamadı.
Bugün de aynı kısır döngü, aynı patinaj devam ediyor.
Şu an açın televizyonları, -özellikle de muhalif televizyonları- AK Parti'yi eleştirmek neredeyse milli bir spor haline geldi.
Hele bazı kanallar var ki her gece "soğan bu kadar oldu, patates şu kadar oldu", "eğitim sistemi şu durumda", "adalette şunlar şunlar oldu", "şu haksızlıklar oldu", "şu kayırmalar oldu", "şu şu ihaleler şunlara verildi" gibi haberler gırla gidiyor.
Ama ne hikmetse halkın üzerinde ciddi bir etki oluşmuyor, oluşturulamıyor.
Bu yönüyle bakıldığı vakit, Türkiye'de bir iktidar sorunu yok.
Zaten demokrasilerin kuralı da bu.
Halk birilerini veya birini seçer, bunlar iktidara gelir -ister tek başına ister koalisyon halinde.
Bunların yanlış yaptıklarına muhalefet karşı çıkar; eksik bıraktıklarını, yapmadıklarının, yapamadıklarının ise yapılmasını ister.
Demokrasinin kuralı bu.
Türkiye'de de AK Parti günahıyla, sevabıyla bu 21 yıldır doğru yaptığı şeyler var, çok yanlış yaptığı şeyler var, bir de eksik bıraktığı, yapmadığı şeyler var.
Muhalefet tabii ki bunlar üzerinden gidecek, halkı ihya edecek, yanlışlara karşı çıkacak, eksiklerin, yapılmayanların da bir an önce yapılmasını isteyecek.
Peki, bizde durum böyle mi?
İşte esas sorunumuz bu.
Biz de böyle değil.
Şikayet ediliyor, eleştiriliyor ama bunun yerine ne konulacağı bir türlü doğru düzgün söylenemiyor.
Seçimlerden evvel de aynı durumu yaşadık.
"Muhalefetin bir programı yok. Halkı ikna edecek bir söylemi yok. Halka güven vermiyor" dediğimizde, "Siz AK Parti'ye zımnen, yani örtülü ve dolaylı olarak hizmet ediyorsunuz" diyorlardı.
E ne oldu?
Aynı durum bir kez daha tekrarlandı.
Ve millete "Bir 5 yıl daha bekle" denildi.
Kaç 5 yıl geçecek?
Neler olacak?
Mesela CHP'deki değişim tartışmaları: Ne değişsin; bunu bir söyleyin.
Kastedilen şahısların değişmesi mi, yoksa bütün programın, tüzüğün, partinin iskeletinin mi değişmesi lazım?
Yoksa, halk arasındaki meşhur tabirle, "Ali gider Veli gider", değişen hiçbir şey olmaz.
Tas değiştirerek, hamam değişmez.
"Eski hamam eski tas" derler…
Onun için muhalefetin mutlaka nasıl bir Türkiye düşündüğü, bu eleştirdiği şeylerin nasıl düzeleceğini, eksik kalan şeylerin nasıl tamamladığını
bileceğini halka doğru düzgün anlatması lazım.
Kadrolarıyla, programıyla, söylemiyle bir yeni Türkiye inşasını halkın önüne koyması lazım.
Bunu yapamayıp kendi içinde her gün kayıkçı dalaşı, hırgür; mahalle kavgalarında görülmeyecek söylemlerin, kavgaların, hakaretlerin tekrarlanması, inanın güvensizlikten başka bir şey vermez.
Ve bütün yanlışlarına ve eksikliklerine rağmen mevcut iktidarın devamından başka bir şeye yaramaz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish