Türkiye'nin tarım açısından zor günler geçirdiği, çiftçinin pes etme noktasına geldiği bir süredir tartışılıyor.
Maliyetlerin katlandığı, kârlılığın kalmadığı, umutsuz çiftçinin tarım alanlarını terk ettiği ve köyde genç nüfus oranının en düşük seviyeye gerilediği ifade ediliyor.
Girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle çiftçi sayısı neredeyse yarı yarıya azaldı.
Son 18 yılda tarımda istihdam yüzde 44'e düşerken, 12 yılda toplam çiftçi sayısı yüzde 48 oranına geriledi.
Genç kesimin çiftçilikten uzaklaştığı, bu alandaki ortalama yaşın ise 53'e çıktığı açıklandı.
Kuraklık alarm veriyor, iklim yasası hazırlanmıyor
Arazi tahribatının da önüne geçilemiyor. Topraklar göz göre göre verimsizleşiyor. Kuraklıktaki artış da tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor. Ülkenin hâlâ bir iklim yasasının olmaması eleştiriliyor.
Tarım dışına çıkarılan arazinin büyüklüğü de bir diğer sorun. 2005 yılında toprak koruma kanunu çıkarılsa da arazilerin tarım dışına çıkarılmasının önüne geçilmedi. 28 milyon hektarlık alanın 23 milyon hektara gerilediği belirtiliyor.
Tarım üretimi, gıda güvencesi ve dışa bağımlılık konuları da Rusya-Ukrayna Savaşı'yla bir kez daha gündemde.
Bakan Kirişci: Avrupa'da 1'inci, dünyada 4'üncü sıradayız
Pandemi kısıtlamalarında bile eksileri görmeyen tarımsal gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) hızla düştüğü ileri sürülse de Tarım ve Orman Bakanlığı bu iddiaları yalanlıyor.
Bakan Vahit Kirişci, AK Parti hükümetlerinin her dönem tarıma destek verdiğini ifaderek, "Gayri safi milli hasıla içerisinde tarımsal hasılamız önemli bir tırmanış gösterdi. Şu anda Avrupa'da 1'inci, dünyada da 4'üncü sıradayız. Bu yönü itibarıyla da tarım, bu ülkede asla ihmal edilmedi, bundan sonra da edilmeyecektir" diyor.
Bakanlık: Tarımda 7,2 milyar dolar dış ticaret fazlamız var
Birkaç gün önce açıklanan raporda da bakanlık, Türkiye'nin tarım ve gıda ürünlerinde ithalatçı bir ülke olmadığını, 2021'de tarım ve gıda ticaretinde 7,2 milyar dolar dış ticaret fazlası verildiğini savunuyor.
Ancak tarım alanında uzman pek çok isme göre ortada bir başarı hikayesi yok, aksine çoğu zaman veriler çarpıtılıyor, algı operasyonu yürütülüyor.
"Tarım girdi fiyat endeksi eylülde yüzde 138'le tarihi yükseklikte"
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Suiçmez de bu görüşü paylaşan isimler arasında.
Açıklanan son verilere göre gayri safi yurtiçi hasıla yüzde 7,5 artarken tarımda 2,9'luk düşüşe dikkati çeken Suiçmez, 2020'de pandemi döneminde bile (tarımda) 5,7'lik büyümenin yaşandığını hatırlattı.
2021'de ise kuraklığın ve yeterli girdi kullanamamanın etkisiyle küçülme yaşandığını belirten Baki Suiçmez, şöyle konuştu:
"Bu yılın ilk çeyreğinde 1,5, ikincide ise 2,9 küçülme var. Genel anlamda 7,6 büyüme yaşanırken tarımda 2,9 küçülme var.Üçüncü çeyrek önemli, geçen sene yüzde 6,8'lik küçülme vardı. Bu çeyrekte de veriler böyle gelirse uzun yıllar sonra tüm çeyreklerde tarımın küçüldüğü dönemi yaşıyor olacağız."
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu olumsuz gidişatın temel sebebini sorduğumuz Suiçmez'e göre uygulanan tarım politikaları hatalı. Tarım girdi fiyat endeksinin eylülde yüzde 138'le tarihi zirveyi gördüğünü aktaran Baki Suiçmez, bu rakam içinde gübredeki artışın yüzde 23, enerji ve yağlarda mazot dahil yüzde 193, hayvan yeminde yüzde 145 olduğunu dile getirdi. Çiftçinin pahalılık nedeniyle yeterince gübre, mazot kullanamadığını ifade eden Suiçmez; hayvan yeminde somut önlem alınamadığını, besili hayvan sayısının azaldığını, süt ve et ürünlerinde pahalılığın arttığını aktardı.
"Çiftçinin tarladaki enflasyonu yüzde 1633"
Girdi fiyat endeksine göre tarımsal üretici fiyat endeksinin (çiftçinin tarladaki enflasyonu yani vergisiz, tarladan çıkan maliyet fiyatı) yüzde 1633 çıktığına da değinen Suiçmez, bu verinin buğday gibi tek yıllık bitkilerde yüzde 181, turunçgillerde ise yüzde 361 olduğu bilgisini paylaştı.
Yaz aylarında sebze ve meyve fiyatlarında uygun seviyelerin görülmediğini belirten Baki Suiçmez'e göre girdiler, nakliye maliyeti, seracılık derken kışın daha vahim bir tabloyla karşılaşılabilir.
Pahalılığın daha da artabileceği uyarısı yapan Suiçmez; özellikle mandalina, portakal, limon gibi ürünlerin fiyatlarının katlanabileceğine dikkati çekti.
"Çiftçinin kazandığı ile raflar arasında 4 kat var"
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Suiçmez, üretici fiyat endeksindeki artışın çiftçinin cebine yansımadığını vurguladı.
Çiftçinin kazandığı para ile raflardaki fiyat arasında 4 kat fark bulunduğuna işaret eden Suiçmez, mevcut durumda her iki tarafın da (çiftçi ve tüketici) mağdur olduğunu söyledi:
Girdi fiyat endeksindeki artışlar, gıda enflasyonuna yansıyor. Yüksek artışlar TÜFE'yi de gıda enflasyonunu da artıracak. Gıda enflasyonu ekimde yüzde 99 olarak açıklandı. Üretici fiyatlarındaki yükseliş gıda enflasyonuna da yansıyacak. Bizleri daha pahalı bir kış bekliyor. Ana nedenlerinden biri üretim sorununun çözülmemesi. Üretim maliyetlerinin sürekli arttığı bir ortamda, ürünün çiftçiden alım fiyatının düşük kalması, onların alandan çekilmesine neden oluyor. Destekler hem yeterli değil hem de zamanında ödenmiyor."
"Bakanlık destek artışı yüzde 109 değil 23"
Hükümetin rakamlarla algı yönetimi yaptığını öne süren Suiçmez, toplam destek bütçesinde tarımın payındaki artışın bakanlığın açıkladığı gibi yüzde 109 olmadığını ileri sürdü:
"'Geçen yıl başlangıç bütçesi 25,8 milyar lirayken 54 milyar TL'ye çıkarıldı' denilerek yüzde 109 artış yapıldığını söylüyor bakanlık. Ancak asıl artış yüzde 23. Çünkü yıl sonu bütçesi zaten 44 milyar TL'ye yükseltilmişti."
Özel tüketim vergisinin yatlarda bile yüzde 1 olduğunu anımsatan Baki Suiçmez, mazot ve gübrede KDV ve ÖTV'nin de bu seviyeye düşürülmesi taleplerini yeniledi. Suiçmez, "Hububatlarda mazot ve gübre desteğindeki artış çiftçinin üretimi açısından yetersiz. Hâlâ KDV ve ÖTV alınmaya devam ediliyor. Bunun yüzde 1'e indirilmesi bir zorunluluk" şeklinde konuştu.
"Tarımda başarı hikayesinden bahsedilemez"
Baki Suiçmez'e göre yem maliyetinin 10 liranın üstünde olduğu ortamda Et ve Süt Kurumu'nun sütü 8,5 lira vermesi, ciddi bir sıkıntıya işaret. Hayvancılıkla uğraşanlar üreticiye süt satmayıp hayvanını kesime gönderiyor. Bu yüzden yeni hayvanlar doğmuyor, hem et hem de süt üretimi azalıyor ve bu kalemler pahalanıyor.
Suiçmez, Tarım Bakanlığı'nın 150 bin baş besili hayvan, 15 bin baş kasaplık hayvan ithal edecek olmasının da süt ve et politikalarının yanlışlığının sonucu olduğunu ileri sürdü.
Oranlar üzerinden algı yönetimi yapıldığını iddia eden Suiçmez'e göre yaşananlar göz önünde bulundurulduğunda tarımda bir başarı hikayesinden söz edilmesi mümkün görünmüyor.
Tarımda pozitif ayrımcılığın şart olduğunu vurgulayarak ithalatın düşmesi gerektiğini de dile getiren Suiçmez, aksi takdirde (tarımda) dışa bağımlı hale gelme riskinin yüksek olduğunu vurguladı.
Mevcut politikaların ne üreticileri ne de tüketicileri koruduğunu iddia eden Suiçmez, bu durumun kimlerin çıkarına sonuçlandığına ilişkin ise şu yorumu yaptı:
Çok uluslu şirketler, yurtdışından tarımsal girdileri getiren ve ürünlerle bağlantıları olan, gübrede, tohumda, yemde tekelci konumdaki şirketler, büyük ölçekli özel sektör firmalar, tedarik zincirindeki zincir marketler kazanıyor… Küçük üretici sürekli kaybederken nispeten büyük ölçekli ve sulu tarım yapan daha az etkileniyor.”
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Tüketiciyi daha pahalı ürünlü bir kış bekliyor"
Baki Suiçmez'e göre devletin verdiği destek çok yetersiz. Bu desteklerin açıklandıktan bir yıl sonra ödenmesi nedeniyle enflasyon karşısında eridiğine de dikkati çeken Suiçmez, girdi fiyatlarının ise dövize endeksli şekilde sürekli arttığına vurgu yaptı.
Böyle bir ortamda somut indirim yapılması gerektiğini, aksi takdirde üretim maliyetlerindeki artışın raflara çok daha yüksek şekilde yansıyacağı uyarısı yapan Suiçmez, "Kış ayları dahil üretici kaybetmeye devam etti. Tüketiciyi daha pahalı ürünlere ulaştığı bir kış bekliyor" yorumunu yaptı.
"Yoksulun harcama kaleminde gıda daha fazla yer tutuyor"
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri ise ülkede tartışmaların odağında. En yoksul yüzde 20'lik kesim, gayri safi milli hasıladan (GSMH) yüzde 6 pay alırken, en zengin yüzde 20'nin payı yüzde 46. Ancak yoksul kesimin harcama kaleminde gıda çok yüksek oranda yer tutuyor. Dolayısıyla gıda enflasyonu yoksul kesimi daha fazla etkiliyor. Bu nedenle Suiçmez, TÜİK'in verileri gelir dilimine göre (enflasyon ve gıda enflasyonunun yüzde 20'lik dilimler halinde) açıklaması gerektiğini savunuyor.
"'Türkiye toprakları zengindir' inanışı yanlış"
Benzer görüşleri paylaşan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Günay Erpul'a göre "Türkiye toprakları zengindir" görüşü de gerçeği yansıtmıyor. "Mısırı da buğdayı da dışarıdan alıyoruz" diyen Erpul'a göre insanları kırsala çekmek artık pek mümkün görünmüyor.
"Maliyet katlandı, arazi terkleri başladı"
Girdiye bağlı tarım sistemleri kurmanın bir zorunluluk olduğunu, maliyet katlandıkça arazi terklerinin başladığını belirten Günay Erpul, yanlış arazi kullanımı ve tahribatının ciddi boyutlara ulaştığını vurguladı.
Yürürlükteki teşvikleri bile almayan çiftçilerin varlığına işaret eden Prof. Dr. Erpul, ekim-dikim yapamaz hale gelen kişilerin artık tarımdan vazgeçtiğini aktardı. "İlaç, mazot, gübre, enerji ve sulama fiyatları derken küçük üretici sıkıntıda" diyen Erpul, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
Doğal ekosistemin bozuluyor ve tarım; mera ve otlakların bozulması sonucu yüksek marjinal arazilere taşınıyor. Burada tarım yapılmaz. Tarım teşvikle tarımsal verimliliğin yüksek olduğu ovalar var ama arazi bozmalarıyla tarımı teşvik ettik. Bu arazilere marjinal deniliyor. Çünkü toprak kaynakları tarıma uygun olmayan otlak arazilerin dönüştürülmesiyle elde ediliyor."
"Bozkır ekosistemleri bitirildi, toprak kaynakları bozuldu, küçükbaş hayvancılık kalmadı"
Hayvancılık konusuna da değinen Günay Erpul, gıdaya bağlı büyükbaş hayvancılık özendirilirken Türkiye'nin yarı kurak ve kurak bölgesinde bozkır ekosistemlerinin bitirildiğini, küçükbaş hayvancılığın kalmadığını ve toprak kaynaklarının ciddi bozulmaya uğramış durumda olduğunu savundu. Erpul, şöyle konuştu:
Toprağa kimya veriliyor. Gübre ile iş yürütülmeye çalışılıyor. Arazide mazot maliyetli, gidip gelmek zor, her şey maliyet. Verimsiz mera otlaklardan dönüştürülerek, küçük parselli yerlerde tarım yapmak çiftçiyi kurtarmıyor. Bu sistemlerin otlak olarak kalması gerekiyor. Tarımdaki kayma otlakları bitiriyor, küçükbaş hayvan üretimini bitiriyorsunuz! Çoban bulamıyorsunuz. Tarım ve hayvancılığı öldürüyorsunuz."
"Önlem alınmazsa gıda ve ülke güvenliği bakımından sorun yaşanır"
Kırsaldan kente göçün artmasına ilişkin olarak "Refahı yerinde olan kimse toprağını bırakmaz" yorumunu yapan Prof. Dr. Günay Erpul, çiftçinin karnını doyuramaz hale geldiği için bu durumun yaşandığını ifade etti. Çiftçinin ekonomik darboğaz nedeniyle toprağını terk etmesinin önüne geçilmesi gerektiğini de kaydeden Erpul, önlem alınmazsa bu göç hali ve bütçe açığının hem ülke hem de gıda bakımından güvenlik sorununa neden olacağını da ileri sürdü.
© The Independentturkish