"Jin, jiyan, azadî" Türkçe tabirle (kadın, hayat, özgürlük) yaklaşık 50 gündür bu sloganı dinliyor dünya.
Bu ve buna benzer daha pek çok slogan İran'da yükseliyor. Nedeniyse 13 Eylül'de gözaltına aldıktan 3 gün sonra hayata veda eden Mahsa Amini'nin öldürülmesi.
Amini'nin işkence sonucu gerçekleştiği belirtilen ölümü, protestolara yol açtı.
Ciddi sayıda can kayıplarına sebebiyet veren gösteriler ülke geneline yayılarak devam ediyor.
Bu, İran'da halkın kitlesel olarak sokaklara döküldüğü ilk hareketlenme de değil.
2009'da gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde usulsüzlük iddiaları ve 2019'da benzin krizi gerekçeleriyle eylemler gerçekleşti.
Fakat bunlar Tahran yönetiminin sert müdahalesiyle kısa sürede son buldu.
16 Eylül 2022'den bu yana devam eden protestolarda hiç şiddet eksik olmadı.
Güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucunda pek çok kişi yaralandı ve yüzlercesi hayatını kaybetti.
Karamsar tablo ve korku iklimi göstericileri vazgeçirmedi
Sayısı belli olmayan gözaltılardan ise haber alınamıyor.
Eylemleri bastırmak için yönetimin oluşturduğu tablo ve korku iklimine rağmen göstericiler yine de sokaklardan çekilmemek için kararlı gözüküyor.
Kadın hareketinin öne çıktığı eylemlerde büyük bir erkek kitlesi de sokaklarda gösterilere destek verdi. Kadınlar başörtülerini yaktı, saçlarını kesti. Protestolar gün geçtikçe yeni boyut kazandı.
Bunlardan biri de son dönemde ülkedeki mollaların kafasındaki sarıklara vurularak yere düşürülmesi oldu.
Protestocuların öfkesi, sokaklarda yürüyen mollalara çevrilmiş durumda. Gençler mollaların sarıklarını yere düşürüp tepki gösteriyor. Mollalar ise ses çıkarmadan ve yerlere düşürülen sarıklarını almadan yürüyüp gitmeyi tercih ediyor.
Mollaların sarığı "kutsal zorbalığın" sembolü olarak görülüyor
Bu durumun böyle olmasının bir nedeni var. İran uzmanlarına göre molla sarığı "şiddettin" ve "zulmün" simgesi olarak görülüyor. Ayrıca ülkede olup bitenlerden de mollalar sorumlu görülüyor.
Konuyu İranlı, ülkeyi çok iyi bilen bir akademisyenle görüştük. Bu akademisyen bir dönem Boğaziçi Üniversitesi'nde de ders veren siyaset bilimci Prof. Dr. Abbas Vali.
Prof. Vali, yaklaşık 50 gündür devam eden eylemleri, protesto hareketinden ziyade "devrimsel" bir "ayaklanma" olarak nitelendirdi.
Ayaklanmaların bir kopuş seviyesine yaklaştığını savunan Vali'ye göre, insanlar İslami hükümetin kaldırılmasını içeren devrimci bir dönüşüm talebinde bulunuyor.
"Jin-jiyan-azadî ortak bir kimliğin sloganı"
Şu anda İngiltere'nin başkenti Londra'da yaşayan Vali, ülkesinde yaşananlara artık protesto hareketi demediğini belirterek, "Buna devrimci bir ayaklanma demek daha uygun ve doğru olur. Bu ayaklanmanın çok net, dönüştürücü talepleri var" dedi.
Kadın, yaşam ve özgürlük anlamına gelen "jin – jiyan – azadî" sloganın çok önemsenmesi gerektiğini savunan Vali, "Bu hareketin içinde yer alan tüm güçler ve bireyler bu ortak kimliği paylaşıyor. Beluçlar ve Kürtler, kadınlar, gençler, Türkmenler, Araplar, Farslar, cinsel topluluklar olarak adlandırılabilecek grupların üyeleri… Hepsi bu kimliği paylaşıyor. Her açıdan modern bir devrim" diye konuştu.
"Kadın kimliği devrimde öne çıkıyor"
Kadınların bu gösterilerde oynadığı rolün eşi benzeri olmadığını dile getiren Prof. Vali, şunları kaydetti:
"Kadın bedeninin bu ayaklanmada stratejik bir yeri var. Kadınların ya da kadın sembolünün neden bu devrimin sembolü haline geldiğine ve buna kadın devrimi denmesinin nedenine bakarsak, siyasi iktidarın, dini gücün ve ataerkinin, 'namus' argümanı ile kadın bedeninde birleştiği bir tür zemin olduğunu görürüz. İşte bu yüzden İran'daki bu devrimde kadın bedeni çok stratejik bir konum."
"İran'daki modern orta sınıf dengeleri değiştirebilir"
Vali'ye göre 50'nci gününe girecek gösterilerin nasıl sonlanacağını söylemek zor. Hükümet baskı kurmakta başarısız. Eylemlerin İran'ın her bölgesinde olması iktidarın işini zorlaştırdı.
"Şu ana kadar baskı güçleri, hükümet güçleri hareketi kontrol altına almakta başarısız oldu" diyen Vali gerekçelerini şu sözlerle anlattı:
"Çünkü hareket ülke çapına yayıldı. Ülke çapında olması hükümetin bu hareketi kontrol altına almak için fazla lojistik esnekliğe sahip olmadığı anlamına geliyor. Hükümetin sahip olduğu tek şey güç ve şiddet. Hükümet, orduyu sokaklara döktüğünde de hareket durmadı. Hatta daha da yayılmaya başladı. Eğer bu gösteriler ve bu ayaklanma kasım ayının ortasına kadar devam ederse, tamamen durdurulamaz olacağını söyleyebilirim."
"Güç kullanımının iki amacı var: Göstericileri bastırmak, gri kesimlerin katılmasını engellemek"
İran'daki modern orta sınıfın gösterilerde yer almasının önemli rol oynayabileceğine değinen Vali, hükümetin ikincil amacının bu olduğunu söyledi.
Hükümetin bu kadar yoğun güç ve şiddet kullanmasının nedeninin orta sınıfın bu kesimlerini korkutmak ve harekete katılmalarını engellemeye yönelik olduğunun altını çizen Abbas Vali, "Dolayısıyla güç kullanımının iki amacı var: Birincisi göstericileri bastırmak. İkincisi de kararsız kesimlerin, gri kesimlerin harekete katılmasını engellemek. Yani aslında şu anda devam eden bir yıpratma savaşı var ve bu yıpratma savaşının bir tarafında ayaklanma var. Diğer tarafta ise baskı güçleri var ve bunlar modern orta sınıfların çıkarları ve siyasi tutumları için savaşıyorlar. Farsça konuşulan bölgelerdeki İranlı modern orta sınıfların devrime katılıp katılmayacakları ya da korkup korkmayacakları ve sessiz kalıp kalmayacakları kilit bir mesele" değerlendirmesinde bulundu.
"Sarığa vurmak ve fırlatıp atmak, gücün sembolüne vurmaktır"
Özellikle genç göstericilerin sokaklarda mollaların sarıklarına vurarak tepki gösterdikleri görüntüleri de yorumlayan Prof. Vali, bu durumu "44 yıllık bir baskının sembolüne tepki" olarak niteledi.
Sarıkların İran'da çok önemli bir güç sembolü olduğunun altını çizen Prof. Dr. Abbas Vali, sözlerini şöyle tamamladı:
Sarık İran'da bir güç sembolüdür. Eğer bakarsanız, dini lider, cumhurbaşkanı, parlamentodaki çoğunluk, hepsi sarıklı insanlar. Ayrıca son 40 yılda sarıklı mollalar İran'da gerçek anlamda yönetici elit kesim haline geldi. Şimdi sarığa vurmak ve onu fırlatıp atmak, gücün sembolüne vurmaktır. Dine ve aynı zamanda şiddete dayanan bir güç. Dinin sembolüdür. Şiddetin sembolüdür. 44 yıllık baskının sembolüdür. Ayrıca bu bir başörtüsü, belli dini inançlara göre başı örtmek için, tıpkı kadınlara dayatıldığı gibi. Şimdi kendi başörtülerini ve mollaların başörtülerini fırlatıyorlar. Dolayısıyla bu çok güçlü bir sembolik hareket.
© The Independentturkish