Dünya'nın yapısı nasıl?
Teknolojik gelişmeler insanlığı Ay'a götürürken, 1965'te Sovyet Rusya'da açılan yaklaşık 12 kilometrelik Kola Derin Sondajı'ndan daha aşağı inme teşebbüsünde bulunmadığımız için kendi gezegenimizin merkezine ulaşmaya yaklaşamadık bile.
Dünya'nın çekirdeğinin mutlak merkezinin yüzeyden yaklaşık 6 bin kilometre derinde olduğunu düşünürseniz bu hiçbir şey değil.
Gezegenimiz esas olarak üç katmandan oluşur: çekirdek (iç ve dış çekirdek bölgeleri), manto ve kabuk.
Yerküremizin, kabaca Ay büyüklüğündeki küre şeklinde iç çekirdeği, büyük oranda demirden ibarettir ve bu metalin kaynama noktasının oldukça üzerinde, yaklaşık 5 bin 200 santigrat derecelik son derece yüksek bir sıcaklıkta kaynıyor. İçerde kalmasını sağlayan dış katmanlardan gelen aşırı basınç sebebiyle katı şeklini koruyor.
Eriyik demir ve nikelden oluşan dış çekirdek de aşırı sıcaktır ve sıcaklığı 4 bin 500 ila 5 bin 500 santigrat derece arasında değişir. Dış çekirdeğin kenarı, Dünya yüzeyinin yaklaşık 3 bin km altında yer alır.
Bunun etrafına sarılı halde, tahmini yaklaşık 3 bin km kalınlığa sahip ve tüm gezegenin hacminin yaklaşık yüzde 84'ünü oluşturan manto bulunur. 3 bin 700 santigrat dereceyle çekirdekten daha soğuk olan manto, çoğunlukla katı haldeki yapısında oksijen ve silikonun yanı sıra eser miktarda demir, alüminyum, kalsiyum, sodyum ve potasyum içerir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tüm yaşamın bulunduğu en dış katman veya kabuk, sadece yaklaşık 40 km derinliğindedir. Yerkürenin yüzeyindeki tektonik plakaları oluşturan kayalardan ve minerallerden müteşekkil bu tabaka, Dünya kütlesinin yalnızca yüzde birine denk gelir. Dağların ve sırtların oluşmasına, yanardağların patlamasına ve depremlerin dünyamızı sarsmasına neden olan şey, bu plakaların yavaş ve sürekli değişimidir.
Tarihsel açıdan, gezegenimizin merkezinde ne olduğuna inanılıyordu?
Yerküremizin kalbinde neyin yer aldığına dair gizem, insanlığı yüzyıllarca büyülemiştir. Bu, ayaklarımızın altında bir yeraltı dünyası bulunduğu yönündeki Antik Yunan fikrinden, Yahudi-Hıristiyanlığın kükürtlü Cehennem tasavvuruna kadar geriye gider. Fakat söz konusu temanın en ünlü ve fantastik keşfini, Fransız bilim kurgu yazarı Jules Verne ve onun Dünyanın Merkezine Seyahat (1864) adlı eseri sunar.
Verne'ün hikayesi, Alman bilim insanı Profesör Otto Lidenbrock'un, beraberinde yeğeni Axel ve İzlandalı rehber Hans'la beraber Snaefellsjokull volkanından Dünya'nın iç kısımlarına inmesini ve burada yeraltı mezarları, taşlaşmış bitki yaşamı, canlı mantarlar ve tarih öncesi deniz canavarlarıyla dolu derin okyanuslarla karşılaşmasını anlatır.
Çalışmalarında "içi boş dünya" temasını işleyen diğer yazarlar arasında Ludvig Holberg, Giacomo Casanova, Edgar Allan Poe, Georges Sand, W.H. Hudson, John Uri Lloyd, Willis George Emerson, Edgar Rice Burroughs ve Vladimir Obruçev da yer alıyor.
Bu özel kavram, fikirleri daha sonra 1818'de John Cleves Symmes Jr. tarafından yeniden canlandırılan ve geliştirilen 17. yüzyıl astronomu Edmund Halley'e kadar uzanabilir.
Sonrasında bilim tarafından kapsamlı biçimde çürütülen söz konusu inançları daha yakın zamanda, gezegenin çekirdeğinde üstün dünya dışı varlıklara ait bir ırkın ve The Daily Mail'in belirttiğine göre "II. Dünya Savaşı'ndan kaçan ölümsüz Naziler ile kayıp Viking kolonilerinin" yaşadığını öne süren tuhaf bir komplo teorisine de temel teşkil etti.
Gazete, kendilerini "İçi Boş Dünyacılar" olarak tanımlayan bu kimselerin, "dünyanın düz olduğunu düşünmek yerine, esasen çekirdeğinde Cennet Bahçesi'ni andıran bir cennet barındırdığına" ikna olduğunu ifade ediyor. Hatta taraftarları 2007'de yazar Rodney Cluff önderliğinde bir giriş portalı bulmak için Kuzey Kutbuna keşif gezisi düzenlemeye bile çalışmış fakat bu seyahat iptal edilmişti.
Bunu neden şimdi soruyoruz?
Cambridge Üniversitesi ve Singapur Nanyang Teknoloji Üniversitesi'nden bilim insanları, Dünya yüzeyini oluşturan tektonik plakaların çarpışmasının, karbonu gezegenin çekirdeğinde tutmada rol oynadığını keşfetti.
Nature Communications adlı bilimsel dergide yayımlanan bahse konu araştırmada, Dünya'nın aşırı ısınmış iç kısımlarına çekilen karbonun volkanik salımlar şeklinde tekrar yüzeye çıkmak yerine derinlerde muhafaza edildiği sonucuna varılıyor.
Bunun, iklim krizini ve atmosferimizdeki sera etkisinin kavranmasında etkisi olabilir.
Bilim insanları, karbonun "dünyanın derinliklerinde" nasıl davrandığını inceleyerek, karbonun gezegenimizdeki tüm yaşam döngüsünü ve atmosfer, okyanuslar ve yüzeydeki hayat arasında nasıl dolaştığını daha iyi anlayabilir.
Halihazırda gezegenimizin karbon döngüsünün en yakından incelenen kısımlarını, Dünya yüzeyinde veya yakınında meydana gelen süreçler teşkil ediyor. Fakat bilim insanları, derin karbon depolarının atmosferik karbondioksit (CO2) seviyelerini düzenleyerek gezegenimizin yaşanabilirliğini korumada da önemli bir rol oynadığını ifade ediyor.
Karbonun CO2 formunda Dünya atmosferine salınmasının birkaç yolu varsa da, Dünya'nın iç kısmına geri dönebileceği tek bir yol bulunuyor: Plakaların yavaşça birbiri altına girmesi.
Bu gerçekleştiğinde, örneğin atmosferdeki CO2'yi kabuklarına hapseden deniz kabukluları ve mikroorganizmalar biçimindeki yüzey karbonu Dünya'nın mantosunda tutulur.
Bilim insanları bu karbonun büyük kısmının sonrasında yanardağlardan gerçekleşen salım yoluyla atmosfere CO2 olarak döndüğünü düşünüyordu. Fakat yakın zamanlı çalışma dalma kuşaklarında yutulan kayalarda gerçekleşen kimyasal tepkimelerin karbonu hapsettiğini ve Dünya'nın iç kısmında daha derinlere göndererek bir kısmının yüzeye geri çıkmasını engellediğini öne sürüyor.
https://www.independent.co.uk/climate-change/news
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent